ARKADAŞLARIMA SİZ DE KATILIN

30 Nisan 2012 Pazartesi

YEMEK PİŞİRMENİN PÜF NOKTALARI




Herkes yemek pişirebilir ama bazılarının pişirdiği tadından yenmez! Yemek pişirmek öyle bir meziyet ki kimilerine göre bir sanat.
1. Sebze yemeği yaparken, bir kilo sebzeye iki yemek kaşığı sıvıyağ koyun. Etli sebze yemeklerinde ise dışardan yağ ilavesi yapmanıza gerek yok.
2. Pişirirken yağda kızartma, kavurma yerine haşlama, fırında ızgara veya sulu ısıda pişirme yöntemlerini kullanabilirsiniz.
3. Yemeklere lezzet vermek için sadece yağa ve sosa odaklanmayın. Sebze ve baharatlarla farklı tatlar yaratın.
4. Sos ve çorbaları krema yerine düşük yağlı sütle pişirin.
5. Evde tuzu ve yağı daha az tüketmesi gereken birey varsa herkese aynı tencerede yemek pişirin. Daha sonra bir miktar ayırıp tuz ve yağ ilave edin.

BİR DE FIRINLAYARAK DENEYİN
6. Kurabiye ve keklerde şeker yerine kuru meyve veya az miktarda pekmez deneyin.
7. Dondurulmuş patatesi kızartmak yerine bir de fırınlayarak deneyin.
8. Yemek pişirmeye zamanınız yoksa sebzeyi haşlayıp salataya karıştırın veya yoğurtla deneyin.
9. Kek ve ya kurabiyelerde yağı azaltmak için yağsız süt tercih edin.
10. Izgaranızı sadece et, tavuk ve balık için değil, domates, biber, kabak, mantar, soğan dahil tüm sebzeler için deneyebilirsiniz.

POSALARI KEKE İLAVE EDİN
11. Tavaya yağ koymadan pişirme yapmak istiyorsanız biraz su damlatın ve kısık ateşte pişirme yöntemi uygulayın.
12. Fırında yağsız pişirme için yağlı kağıttan faydalanın.
13. Tavuğu haşladıktan sonra suyunu, üzerindeki yağı alıp daha sonra sebze veya çorbalarınıza ekleyebilirsiniz.
14. Katı meyve veya sebze sıkacağından çıkan posayı keklerin içine koyarak posa tüketiminizi artırabilirsiniz.
15. Bir yumurta ve iki yumurta beyazını karıştırın. Tavaya yağ yerine çok az su koyup sebzelerle beraber pişirin.

KURU MEYVELERDEN TATLI
16. Çay saati canınız börek isterse bir yufka içine üç yemek kaşığı lor peyniri, biraz maydanozla gözleme şeklinde dörde katlayın. Bir tatlı kaşığı zeytinyağla üç yemek kaşığı light yoğurdu üzerine sürün ve teflon tavada hafif ateşte iki yüzünü pişirin.
17. Pirinç yerine bulgur tercih edin. Glisemik indeksi düşük olan bulgur, kan şekeri seviyenizi dengeler, içerdiği lif ve proteinler pirince göre daha yüksektir. İki yemek kaşığı bulgur bir ince dilim ekmeğe eşittir.
18. Hamurlu ve yağlı tatlılar yerine meyveleri fırınlayın veya kuru meyvelerle tatlı yapmayı deneyin.
19. Meyve suyundan gelen kaloriyi azaltmak için sulandırın .
20. Domates ve soğanı yemeklerde bol kullanın. Kalori değeri düşük, su oranı yüksek olduğu için doyurucudur ve antioksidant kapasitesi yüksektir.

16 Nisan 2012 Pazartesi

SULTANI ÖLDÜRMEK

Fatih Sultan Mehmed ve İstanbul’un fethi hakkında çok yazıldı. Ancak yazılanların çoğu fethe giden süreci efsaneler ve mistik olaylarla ele aldığı için Fatih’in stratejik zekası bir türlü öne çıkamadı. Dahası babası ile olan gerilimli ilişkisi, Osmanlı padişahlarının kutsallığına zarar vermemek adına dile bile getirilmedi. Öyle ki, Fatih Sultan Mehmed’in babası II. Murad’a Varna Savaşı öncesinde “Ben padişahsam emrediyorum gelin, yok siz padişahsanız orduya komuta edin” dediği bile iddia edildi.
Ama bu kez Ahmet Ümit’in yani seküler bir yazarın hem de bir polisiye romancının kaleminden okuyoruz Fatih’i. Böylece İstanbul’un fethetinin arka planındaki baba-oğul rekabetini, Çandarlı muhalefetini ve entelektüel kişiliğin önemini görebiliyoruz.

Fatih Sultan Mehmed, sadece Osmanlı’nın değil dünya tarihinin de en önemli imparatorlarından. Yerli yazarların kaleme aldığı tarihî romanlar genellikle yakın tarihi ele aldığı için olsa gerek, Fatih hiç roman kahramanı olarak düşünülmedi. Siz onu nasıl bir roman kahramanı olarak gördünüz?

“Patasana” ile başlayan “Kavim” ile devam eden “Bab-ı Esrar” ile süren ve “İstanbul Hatırası” ile devam eden romanlarımda bu topraklardaki tarihi ve kültürel zenginliği ele aldım. “Sultanı Öldürmek” bu anlamda benim roman anlayışımın bir devamı. Fatih’i seçtim çünkü Osmanlı devletini imparatorluğa dönüştüren ve bu şekilde de tahta oturan kişi odur.

TAHTA ÇIKIŞI BİR MUCİZEDİR
Fatih tahta çıkmadan önceki durum nedir? Osmanlı Devleti, komşuları, uç beyleri, iç ilişkiler vs.

Yıldırım Beyazıd’la büyük Ankara yenilgisi olmuş, Fetret Devri yaşanmış, I. Mehmed bu dönemi bitirmiş ve oğlu II. Murad’la da devlet toparlanmaya başlamıştır. Fakat 1443’te İzladi yenilgisi yaşanır. Ayrıca Anadolu’da uçbeyleri de varlığını sürdürmektedir. Yani Osmanlı henüz merkezi bir devlet, padişah da bölgedeki hükümdar değildir. Uçbeyleri Osmanlı için tehdittir. II. Murad’ın çok sevdiği oğlu şehzade Alaeddin Ali’nin zehirlenmesinde uçbeylerinin parmağı olduğu düşüncesi yaygındır. Bu olay II. Murad’ı o kadar üzer ki tahttan çekilir ve 12 yaşındaki II. Mehmed’i tahta geçirir. Tarih; 1444 yazıdır. Ancak 1444 yılının 10 Kasım’ında Haçlılar harekete geçer. Karamanoğulları Osmanlı’nın müzmin başkaldıranı, “Osmanlı şaşırdı 12 yaşındaki çocuğu tahta geçirdi. Bir ordu kurun” der. Bunun üzerine Varna savaşı olur. Orduya II. Murad komuta eder.

Burada II. Mehmed’in devletin geleceği tehlikeye girdiği için babasına “Ben padişahsam emrediyorum gelin, yok siz padişahsanız görevinizin başına geçin” dediği doğru mudur?

Aksine “Ben savaşırım baba,” der.
II. Mehmed’in tahta çıkışında sadece kardeşleri ile değil babasıyla da mücadele etmek zorunda kaldığını, bunun da onu diğer tüm padişahlardan farklı kıldığını söylüyorsunuz. Hatta İstanbul’u fethedebilmesindeki en büyük motivasyonun bu olduğunu...

II. Mehmed’in tahta çıkması bir mucizedir. Çünkü önünde iki tane dev gibi ağabeyi vardı. İlki Ahmet, o eceli ile ölür. Ama Şehzade Alaeddin Ali’yi babası çok seviyor. Ayrıca savaşlara katılmış, yararlılıklar göstermiş biri o. Annesi soylu bir kadın. Fatih’in annesi ise bir cariye... Mezar taşında bins yazar. Bins kadın köleler, bin erkek köleler için kullanılır. Alaaddin Ali ölünce de bir anda ona taht yolu açılıyor.

II. Murad Varna Savaşı’na komutanlık ediyor ama hemen tahta çıkmıyor...

Edirne’de bile oturmuyor. II. Murad’a dair rivayetler şöyle. Batılılar onu çok seviyor çünkü çok dürüst, cesur ve barışçı biri. Hep övgü ile bahsediyorlar. Dindar olduğunu söyleyen rivayetler var ama yemeye ve içkiye düşkün olduğunu anlatan rivayetler daha çok. Çandarlı Halil Paşa da onu çok seviyor. II. Mehmed ise babasının tam tersi, dünyayı ele geçirmek istiyor. Dik başlı bir çocuk... Ekibi Saruca Paşa ve Zağanos Paşa da öyle; devşirmeler... Çandarlı’ya gelince... O, II. Mehmed’i hiç sevmiyor. Çok güçlü bir baş vezir. O kadar ki Osmanlı Devleti’nin kurallarını onun ailesi kurmuştur. Dedesi Kara Halil Paşa, Orhan Gazi döneminde var. Çandarlı başından beri II. Mehmed’e muhalif, II.Murad’a “Niye tahtı çocuğa bırakıyorsunuz?” diyor. Nitekim II. Murad’ın tekrar tahta çıkması için Buçuk Tepe isyanıyla entrika çeviren de o. Böylece 1446’da II. Mehmed tahtan iner, babası tekrar tahta çıkar.

ÇANDARLI BÜYÜK TEHLİKEYDİ
Tam burada şu soru akla geliyor; “Bu taht değişikliği II. Mehmed’i nasıl etkiliyor?” Zaten romanınızın ana meselesi de bu...

1446’da II. Murad tekrar iktidarı almaya giderken artık sarayda bir padişah vardır, 14 yaşındadır ama padişahtır. Arkasında vezirler vardır. Bir savaş çıkabilir. Zaten Çandarlı da II. Mehmed’i ava gönderir, sorun çıkmasın diye. II. Mehmed için ne zor bir durum. Baban seni tahta çıkarıyor, sonra da indiriyor. Büyük bir hayal kırıklığı ve öfke yaşamış olmalı... Manisa’ya dönerken de hocasına “Babam bize ne iş yaptı hocam?” diyor. Ama iktidarda olduğu bu iki yıllık süreç II. Mehmed’e çok şey öğretmiş olmalı; devlet yönetimi ve saray entrikaları başta olmak üzere... Mesela Manisa’da gittiğinde kendi adına para bastırıyor. Bu çok önemli. Para basımı iktidarın simgesidir. Açıkça babasına meydan okuyor. Bence II. Mehmed’in Fatih Sultan Mehmed oluşu iki yıllık süreçte başladı.

Yani ne yapıp edip babasını geçmek zorundaydı. Aksi halde padişahlığı meşru olamayacak ya da saygı uyandıramayacaktı. “Bu da Konstantinopolis’in fethindeki en büyük motivasyonu oldu” diyorsunuz?

II. Mehmed İstanbul’u almak zorundaydı. Şayet 29 Mayıs günü Kostantiniyye’yi fethetmeseydi, hayatta bile kalamazdı. Çünkü Çandarlı Halil Paşa Bizanslılar’ın elinde bulunan Orhan’ı tahta çıkarır, II. Mehmed’i de öldürtürdü.

Peki neden Konstantinopolis? Koşullar bu kadar acımasızken II. Mehmed, ilk etapta canını kurtarmak için daha garanti bir zafer hedefleyemez miydi?

Aşağıda uç beyleri, Batı’da Konstantinopolis. Fethedecek başka bir yer yoktu ki! Ayrıca Kur’anda, Bakara suresi “Doğu da Batı da Allah’ındır” der. Burayı alırsa Doğu’nun da Batı’nın da imparatoru olacaktı ki o zamana dek Doğu ve Batı, Üsküdar ve Sarayburnu’yla sınırlıydı. Konstantinopolis’in fethi ile Doğu ve Batı’nın sınırları da değişecekti. II. Mehmed sürekli önceki Doğu ve Batı imparatoru Büyük İskender’i, Sezarı, Pompei’yi okuyor. Beş dil biliyor. Vezirleri devşirme... Kendisi mühendis. Fetihteki topların çizimlerini yapıyor. Batı ve Doğu eğitimi alıyor. Tahta çıktığında Bellini’ye Batı tarzında portresini yaptırıyor. Ve büyük bir stratejist.

Satranç oynuyor mu?

Muhakkak çünkü Konstantinopolis’in fethini adeta bir satranç oyunu gibi kurguluyor. Bir kere çok sabırlı. 1451’de 19 yaşında ikinci kez tahta çıktığında, hemen (1452 Mart) Boğazkesen’in (Rumeli Hisarı) yapımını başlatıyor, Bizans’a Karadeniz’den gelebilecek yardımları önlemek için. Yani öncekiler gibi birden saldırmıyor. Sonra top yapımına başlıyor. Çünkü ikinci en büyük engel surlar. Top ustası Urban’ı buluyor, onunla bizzat çalışıyor. Hatta Urban ona “ben topu yaparım ama o mesafeye atar mı, bilemem” diyor. O da “Sen yap, hallederiz” diyor ve günlerce menzil üzerinde çalışıyor.

Gemilerin karadan geçmesi nasıl oluyor? 

Tahminime göre, Boğazkesen’i yapan kişiye Kasımpaşa’nın arkalarında bir de tersane kurdurdu. Çünkü daha önce Büyük İskender’in de gemilerini karadan yürüttüğünü biliyoruz. Zira Boğazkesen de daha önce Persler’in geçtiği bir yer. Fatih tarihi, bilimi, sanatı seven biri. Avnî mahlasıyla şiirler yazıyor. Elinde kılıç sallayan boş biri değil. Stratejist. 20 Nisan’da Osmanlı büyük bir deniz yenilgisine uğruyor. 250’ye yakın gemimiz Yedikule’den Sarayburnu’na geliyor. Ama İtalya 3 gemi gönderiyor. Ve o 3 gemi bizim gemilerimizi döve döve geçiyor. II. Mehmed Kaptan-ı Derya Baltaoğlu’nu görevden alıyor. İşte bu yenilgiden iki gün sonra 22 Nisan’da gemileri Haliç’e sokuyor. Aslında 5 Nisan’da başlayan kuşatmada 26 Mayıs’a kadar büyük bir başarısı da yok. Çandarlı cesaretlenip “Bırakıp gidelim” diyebiliyor. O zaman Zağanos Paşa çok güzel bir konuşma yapıyor ve 3 gün sonra 29 Mayıs’ta da büyük saldırı oluyor.

Bu saldırının özelliği ne?

II. Mehmed, orduyu üçe ayırıyor. Gece saat 1’de önce ganimet için savaşa gelmiş, başı bozukları sürüyor. Bu 10 bin kişi 2 saat saldırıyor. Onları çekip Anadolu ordusunu gönderiyor. 2,5 saat de onlar saldırıyor. Yani Bizans tam 4,5 saat kılıç sallıyor. Sonra onları çekip profesyonel askerleri, Yeniçeri’yi gönderiyor.

Böylece Konstantinopolis İstanbul, II. Mehmet Fatih Sultan Mehmet, Osmanlı Devleti de imparatorluk oluyor? Peki fetihten hemen sonra neler yapıyor?

II. Murad’ın aksine Fatih iktidarı vezirleriyle paylaşmıyor. Zağanos Paşa ve destekçilerini önce iş başına getiriyor, sonra sepetliyor. “Tek hakim benim” diyor.

Akşemsettin?

Fatih, Batıni dinlere, ezoterizme yakın biri... Akşemsettin derviş, sufi. Fatih onun tavsiyelerini dinliyor. Ama işi bittiğinde o da bitiyor. İstanbul’un fethinde “İşte Allah’ın izni, bizim dualarımız” dediklerinde “Mollalar, kılıcımın da hakkını verin” diyor. Hani çok sabırlı demiştim ya, Çandarlı Halil onun muhalifi olmasına rağmen iktidara çıktığında bile kılına dokunmuyor. Bekliyor, ne zamana kadar? Fetih sabahına... Fethin hemen ertesi günü Çandarlı’yı tutuklatıyor ve 40 gün işkenceden sonra öldürtüyor. Sonra da merkezi yapı ortaya çıkıyor. Seferleri hiç durmuyor; Batı’ya, Doğu’ya. Ölümünden önceki durum şöyle: İtalya’da Otranto’ya girmişiz Ahmet Gedik Paşa orada bekliyor. Ölmese 1-2 yıl içinde Almanya’ya yürüyecekti.

Ayasofya’yı koruması...

Fatih entelektüel kişilik. Öte yandan her türlü kararı alabilecek biri... Kostantiniyye alındığında 3 gün yağma hakkı veriyor. Bu normal, hep verilir. Ama 1,5 gün sonra bunu durduruyor. “Niye yaptık” diyor. Güzel olana hayranlığı var.

Papa’nın ona Roma İmparatorluğu’nu teklif ettiği doğru mu?

Doğru. “Hıristiyanlığı kabul edersen Batı Roma senin”, diyorlar. Mektubun örnekleri var ama Fatih’in eline geçip geçmediğini bilmiyoruz. Papa bu mektubu yazdı. Çünkü şaka değil Fatih çizmeye kadar çıkmıştı. Batı o kadar korkuyor ki öldüğünde üç gün çanlar çalıyor. “Büyük Kartal öldü” diye.

Babası II. Murad, II. Mehmed’in yanına gömülmesini bile istemedi

Romanda II. Mehmed’in babası II. Murad’ı öldürüp öldürmediğine ilişkin rivayetler önemli bir yer tutuyor. Sizce?

II. Murad 47 yaşındayken birden bir tarafında inme iniyor ve kısa süre sonra da ölüyor. Zehirlendiğini söyleyenler var ama hiçbir kanıt yok. Söylenen tek şey; “bir yanı üzerine yıkıldı ve 3-4 gün yattı, sonra öldü.” Bu mümkün çünkü Osmanlı padişahlarının çoğunda gut hastalığı vardır, et ağırlıklı beslendikleri için.

Peki ya abisi Alaeddin’in ölümü... Onun zehirlenerek ölmesinde bir etkisi var mı?

Alaeddin Ali düpedüz öldürülür, bu kesin. Dahası iki çocuğu da... Soyu kurutulur. Bunu Fatih’in yapması mümkün değil çünkü henüz 12 yaşında.
Onu destekleyenler, vezirleri yapmış olamaz mı?
Böyle bir görüş var çünkü bu şekilde Fatih’e imkansız olan taht yolu açılmış olur. Alaeddin’i öldüren kişi yakalanır ama azmettiren bir türlü öğrenilemez. Bu işte en çok uçbeylerinin parmağı olduğu düşünülür. Amaç Alaeddin’in soyunu mu kurutmaktır yoksa II. Murad’a çok kızdıkları için mi bunu yapmışlardır belli değil. Ama sonuç II. Mehmet’e yarar.

II. Murad Alaeddin Ali’ye duyduğu sevgiyi II. Mehmet’e duymuyor...

O kadar ki, 1446’da tekrar tahta çıkarken bir vasiyetname hazırlatıyor. Diyor ki, “Ölürsem cesedimi Bursa’da bugün Muradiye Külliyesi olan yere, oğlum Alaeddin Ali’nin yanına gömün, üzeri açık olsun ve katıma ailemden başka kimseyi koymayalar.” II. Murad’ın ailesinden bir kişi var, o da II.Mehmed! O kadar sevmiyor yani!

Fatih öldürüldü mü? Mezarı açılıp saç teli alınırsa yanıtı öğreniriz

Gelelim romanın değindiği bam teli soruya: Fatih Sultan Mehmed zehirlendi mi?

Fatih’te nikris hastalığı var. Bir seferini gut hastalığı azdığı ve acı verdiği için iptal ediyor. Sağlığına önem veren bir kişilik. Son seferine çıktığında ise sağlıklı... Üsküdar’a kadar gidiyor, bugün Çayırova denilen yerde birden vücuduna ağrılar saplanıyor ve nikris ile ilgisi olmayan bir bağırsak tıkanması sonucu ölüyor. İki hekimi var; Lari Acem ve Yakop Paşa. Önce Lari müdahale ediyor, Yakop Paşa geldiğinde ise “Bitmiş bu iş” diyor. Aşık Paşazade’nin şiiri var Fatih’in ağzından; “hekimler niye kıydı bana” diyor şiir; “bana verdiler şarap.” Fatih muhtemelen öldürüldü, bunu anlamak da kolay. Naaşı çıkarılır, saç teli ya da tırnağından bir toksikoloji incelemesi yapılır ve sonuç bulunur. Çünkü cesedin mumyalandığı söyleniyor, korunmuş olma ihtimali yüksek. Abdi İpekçi de 1964’te, Müze Müdürü Elif Naci ile bunu bir radyo programında gündeme getirmiştir. Ama kimin öldürdüğünü asla bilemeyiz.

Peki 49 yaşında ölmese ya da öldürülmeseydi ne olurdu?

Muhtemelen Avrupa’nın önemli bir bölümü Osmanlıca konuşurdu.

13 Nisan 2012 Cuma

YUMURTA AKI

YUMURTA AKI....



Hiçbir zaman bunu kullanmak gerekmeyeceği düşünülür, ama gerektiğinde...
Yumurta akı kullanılarak yanıklar basit ve etkin biçimde tedavi edilebilir.

Bu yöntem itfaiyecilerin eğitimi sırasında ders olarak verilmiştir

Bir yanık meydana geldiğinde, kapsadığı alan ne olursa olsun ilk yardım, etkilenen alanı sıcaklık azalıncaya ve deri tabakalarını yakmayı bırakıncaya kadar soğuk suyun altına tutmak ve sonrasında bu bölgeye yumurta akı uygulamaktan oluşmaktadır.

Bir kimsenin elinin büyük bir kısmı kaynar su ile yandığında, duyduğu büyük acıya rağmen elini soğuk su musluğunun altına tutmuş ve sonrasında 2 yumurta kırmış, aklarını ayırmış ve çırpmış ve elini içine daldırmıştır.

Eli o denli yanmış durumdadır ki yumurta akı uygulanır uygulanmaz derisi kurumuş ve yumurta akı bir film tabakası oluşturmuştur.

Daha sonra bu kişi yumurta akının doğal bir kollajen (bir tür albüminoid) olduğunu öğrenmiş ve en az bir saat boyunca eline tabaka üzerine tabaka gelecek şekilde yumurta akı uygulamıştır. Öğleden sonra hiçbir acı duymaz olmuştur. Ertesi sabah yanık bölgesinde nerdeyse belirsiz bir kırmızımsı leke kalmıştır. Elinde sürekli ve feci görünüşlü bir yara izi kalacağını düşünürken 10 gün sonra geride hiçbir yanık izi kalmamış ve hatta deri eski normal rengine yeniden kavuşmuştur!

Yanan bölge yumurta akında mevcut ve aslında vitamin dolu bir plasenta (etene) olan kollajen sayesinde tamamen yenilenmiştir.


Eskilerde havacılar planör yapımında,hatta motorlu uçak ,hafif olsun diye,brandadan yapılan kanat ve gövdeyi yumurta akı ile yapıştırırlarmış

12 Nisan 2012 Perşembe

Beyine zarar veren alışkanlıklar

BRAIN DAMAGING HABITS (Beyine zarar veren alışkanlıklar)
1. No Breakfast (Kahvaltı etmemek)  
People who do not take breakfast are going to have a lower blood sugar
level. This leads to an insufficient supply of nutrients to the brain
causing brain degeneration.
(Kahvaltı etmeyen kişiler, düşük bir kan şekeri seviyesine sahip olur. Bu durum beyin için yetersiz besin tedarik edilmesine ve sonunda beyin dejenerasyonuna yol açar.).

2 . Overeating (Aşırı ısınma)-
It causes hardening of the brain arteries, leading to a decrease in mental
power.
(Beyin arterlerinin sertleşmesine neden olarak, zihin gücünün azalmasına yol açar).
3. Smoking (Sigara içmek
It causes multiple brain shrinkage and may lead to Alzheimer disease. (Çoklu beyin büzülmesine neden olur ve Alzheimer hastalığına yol açabilir).
4. High Sugar consumption (Yüksek şeker tüketimi)
Too much sugar will interrupt the absorption of proteins and nutrients causing malnutrition and may interfere with brain development.
(Çok fazla şeker proteinlerin ve besinlerin emilmesini durdurur ve dengesiz beslenmeye neden olur ve beynin gelişmesine engel olabilir.)
5. Air Pollution (Hava kirlenmesi)-
The brain is the largest oxygen consumer in our body. Inhaling polluted air decreases the supply of oxygen to the brain, bringing about a decrease in brain efficiency.
(Beyin vücudumuzda en çok oksijen tüketen organdır. Kirli havanın teneffüs edilmesi, beyne giden oksijeni azaltır ve beynin veriminde düşüş yaratır).
6 . Sleep Deprivation (uyku yetersizliği) +
Sleep allows our brain to rest. Long term deprivation from sleep will accelerate the death of brain cells.
(Uyku beynimizin dinlenmesini sağlar. Uykudan uzun vadeli yoksunluk beyin hücrelerinin ölmesini hızlandırır.)
7. Head covered while sleeping (Uyurken kafayı örtmek) +
Sleeping with the head covered increases the concentration of carbon dioxide and decrease concentration of oxygen that may lead to brain damaging effects.
(Kafayı örterek uyumak, karbondioksit konsantrasyonunu arttırır ve beyne hasar veren etkilere yol açabilir.)
8. Working your brain during illness (Hastalık sırasında beyni çalıştırmak)
Working hard or studying with sickness may lead to a decrease in effectiveness of the brain as well as damage the brain.
(Hasta iken çok çalışmak veya öğrenmek beyin etkenliğinin azalmasına yol açabilir ve ayrıca beyne hasar verebilir.)
9. Lacking in stimulating thoughts (Uyarıcı düşüncelerde eksiklik)
Thinking is the best way to train our brain, lacking in brain stimulation thoughts
 may cause brain shrinkage. Crosswords and Sudoku provide good exercises.
(Düşünmek beyin jimnastiği için en iyi yoldur, beyni uyaran düşüncelerin eksikliği beyin daralmasına yol açabilir. Çapraz bulmaca ve Sudoku iyi egzersiz sağlar.)
10. Talking Rarely (Az konuşmak)_----
Intellectual conversations will promote the efficiency of the brain.
(Zihinsel sohbetler beynin etkinliğini geliştirir.)
THE MAIN CAUSES OF LIVER DAMAGE ARE:
Karaciğer hasarının ana nedenleri:)   

1. Sleeping too late and waking up too late.
Çok geç uyuma ve çok geç kalkma.)  ---------------------
2. Not urinating in the morning.
(Sabahları çiş yapmamak)++
3. Too much eating.
(çok fazla yemek)-------
4. Skipping breakfast.
(Kahvaltıyı atlamak) +++
5. Consuming too much medication.
(Çok fazla ilaç tüketmek)--------
6. Consuming too much preservatives, additives, food coloring, and artificial sweetener.
(Çok fazla koruyucu, gıda katkısı, gıda boyası ve yapay tatlandırıcı tüketmek)-----------------
7. Consuming unhealthy cooking oil. (Sağlıksız pişirme yağı tüketmek)-----
As much as possible reduce cooking oil use when frying, which includes even the best cooking oils like olive oil. Do not consume fried foods when you are tired, except if the body is very fit.
(İçinde en iyi pişirme yağı olan zeytinyağı bile olsa, kızartma yaparken mümkün olduğunca pişirme yağını azaltın. Yorgun olduğunuzda, eğer vücudunuz formda (zinde) değilse kızarmış gıdalar tüketmeyin.)  
8. Consuming raw (or overly done) foods also adds to the burden of liver.
Veggies should be eaten raw or cooked 3-5 parts. Fried veggies should be
finished in one sitting, do not store.
[Çiğ (veya fazla pişmiş) gıdaların da tüketilmesi karaciğere ağır yük olur. Sebzeler çiğ veya 3-5 kısım pişirilerek yenmelidir. Kızarmış sebzeler bir öğünde bitirilmeli, saklanmamalıdır.]
THE TOP FIVE CANCER CAUSING FOODS ARE:
(Kansere en çok neden olan 5 gıda)

1. Hot Dogs (Sosisli sandviç)---------------
Because they are high in nitrates. the Cancer Prevention Coalition advises that children eat no more than 12 hot dogs a month. If you can't live without hot dogs, buy those made without sodium nitrate.
(Zira içinde çok fazla nitrat vardır. Kanser koruma koalisyonu, çocukların ayda 12 adetten fazla sosisli sandviç yememelerini önermektedir. Sosisli sandviçsiz yapamıyorsanız, sodyum nitratsız yapılan cinsini satın alın.)  
2. Processed meats and Bacon (İşlenmiş et ve domuz pastırması)  ------
Also high in the same sodium nitrates found in hot dogs, bacon, and other
processed meats raise the risk of heart disease. The saturated fat in bacon
also contributes to cancer.
(Sosisli sandviçte, domuz pastırmasında ve diğer işlenmiş etlerde bulunan aynı yüksek sodyum nitrat ??aynı şekilde kalp hastalığı riskini yükseltir. Domuz pastırmasında doymuş yağın aynı şekilde kanserde payı olur.) ????
3. Doughnuts (yağda kızarmış şekerli çörek veya lokma) +++++
Doughnuts are cancer-causing double trouble. First, they are made with white flour, sugar, and hydrogenated oils, then fried at high temperatures.
Doughnuts, may be the worst food you can possibly eat to raise your risk of cancer.
(Lokmalar kansere yol açan çiftli dertlerdir. Birincisi, bunlar beyaz undan, şekerden ve hidrojene ??yağdan yapılır, sonra yüksek ısıda kızartılır. Bunlar, belki de kanser riskini arttırmak için yiyebileceğiniz en kötü yiyecektir.
4. French fries (kızarmış patates) ++++
Like doughnuts, French fries are made with hydrogenated oils and then fried at high temperatures. They also contain cancer- causing acryl amides which occur during the frying process. They should be called cancer fries, not French fries.
(Lokmalar gibi, kızarmış patates de hidrojene yağdan yapılır, sonra yüksek ısıda kızartılır. Bunlar ayrıca, kızarma işlemi sırasında ortaya çıkan ve kansere neden olan akrilamid maddesini de içerir. Bunlara “French fries” değil, “kanser fries” olarak çağırılmalıdır.)
5. Chips, crackers, and cookies (Cips, kraker ve kurabiye, bisküi)  ____
All are usually made with white flour and sugar. Even the ones whose labels claim to be free of trans-fats generally contain small amounts of
trans-fats.
(Tümü genellikle beyaz un ve şekerden yapılır. Etiketinde “trans yağlar içermez” yazılı olsa bile, genellikle az miktarda trans yağ vardır.)

11 Nisan 2012 Çarşamba

Vicks

Öksürüğe karşı Vicks

Bir eczacıdan gelen bir maili sizinle paylaşmak istedim.

“Ayak tabanlarımızın yağı emen özel bir yapısı vardır.
Bu nedenle eğer tabanınıza örneğin sarmısak sürerseniz yaklaşık 20 dakika sonra tadını ağzınızda alırsınız.
Bunu bulan bilim adamları nedenini bilmiyor henüz ama bu etki bize bir tedavi olarak geri dönüyor.

Özellikle çocuklarda (ve tabi büyüklerde) gece uyutmayan şiddetli öksürük durumunda
Ayak tabanınıza güzelce Vicks merhem sürün ve kalın bir çorap giyin.
Beş dakika içinde öksürüğün kendiliğinden geçtiğini göreceksiniz.
Her zaman %100 çalışır ve çocuklara ağır öksürük ilaçları vermekten daha etkilidir

10 Nisan 2012 Salı

Limonun şaşırtıcı faydaları! -2

                                           

  Ben şaşırdım kaldım!

Institute of Health Sciences, 819 N. L.L.C. Charles Street Baltimore , MD 1201.

Tıpta son yenilik, kansere karşı etkili!
Dikkatle okuyun ve kararı siz verin!!!
 Limon, kanser hücrelerini öldüren mucizevi bir mahsul. Kemoterapiden
10,000 kat daha güçlü!!!
Neden biz bunları bilmiyoruz?
Çünkü bazı laboratuarlarda üretilen sentetik ilaçlarla birileri çok
büyük karlar elde ediyor. Şimdi bir arkadaşına bu maili yollayarak
limon suyunun kanseri önleyici faydalarını bilmesini sağlayabilirsin.
Limonun tadı güzel ve kemoterapinin korkunç yan etkilerine sebep
olmuyor.  Multimilyonerlerin sahip olduğu büyük şirketlerin karlarına
zeval gelmesin diye bu sır saklanırken daha kaç kişi ölecek?
Bildiğiniz gibi limon ağacı, limon ve lim (yeşil limon) gibi
çeşitleriyle bilinir. Bu meyveyi farklı şekillerde yiyebilirsiniz:
posasını yiyebilir, suyunu sıkabilir, içecekler hazırlayabilir,
şerbetler ve tatlılar yapabilirsiniz. Bir çok erdemleriyle tanınır,
ama en ilginç olanı tümör ve kistler üzerine olanıdır. Bu bitki her
tür kanser tipine karşı kanıtlanmış bir çaredir. Bazıları kanserin her
türlü varyasyonuna karşı yararlı olduğunu söylüyor. Bakteri
enfeksiyonları ve mantarlara karşı anti mikrobal spektrum olduğu, kurt
ve parazitlere karşı etkili olduğu kabul ediliyor. Yüksek tansiyonu
dengeliyor. Bunlar dışında stresle savaşan, sinir bozukluklarına iyi
gelen antidepresan etkisi var.


Bu bilginin alındığı kaynak gerçekten büyüleyici:
Dünyanın en büyük ilaç üreticilerinden birinden öğrenildiğine göre;
1970'ten beri 20'den fazla farklı laboratuar test  etti ve sonuç
olarak limon ekstresinin 12 kanser tipinde kötü huylu hücreleri yok
ettiği ortaya çıktı! Bu kanserler içinde kolon, göğüs, prostat,
akciğer ve pankreas kanserleri de var.
Kanser hücrelerinin büyümesini yavaşlatmada limon ağacı bileşenlerinin
Adriamycin adlı bütün dünyada genellikle kemoterapide kullanılan
ilaçtan 10,000 kat daha iyi olduğu gösterildi. Daha da hayret verici
olan; limon ekstreleri ile yapılan bu terapi sadece kötü huylu kanser
hücrelerini yok ediyor ve sağlıklı hücrelere hiçbir etkisi bulunmuyor.

Institute of Health Sciences, 819 N. L.L.C. Cause Street, Baltimore, MD1201

8 Nisan 2012 Pazar

HAFIZAYI DİRİ TUTMAK



Unutmak! Hangimizin başına gelmiyor ki... stres altında çalışan herkes
mutlaka zaman zaman unutkanlık yaşıyor. Bu çok doğal bir olay. Fakat
çoğumuz, böyle durumları belirgin yaşadığında, hemen, ´Acaba hafızamda
bir sorun mu var?´ endişesine kapılıyoruz. Oysa gerçek olan, bazı
ender rahatsızlıklar dışında, unutkanlığın yaşanılan günlük stresten
kaynaklandığı. Fakat unutkanlığımızı bazı küçük alıştırmalarla
giderebiliriz.

Uzmanlar, aşağıdaki 10 değişik alıştırmanın, çeşitli zamanlarda ve
çeşitli ortamlarda uygulanabileceğini, düzenli yapıldığında ise çok
güzel sonuçlar alınabileceğini belirtiyor.

Ters El Alıştırması: Sağ elinizi kullanıyorsanı z, biraz da sol elinizi
çalıştırmaya başlayın. Saçlarınızı sol elinizle tarayın veya çayınızı
kaşıkla alışık olduğunuz yönün tersine karıştırın. Kalemi ters
elinizle tutun. Biraz üreticiliğinizi kullanın ve daha neleri tersten
yapabileceğinizi bulun. Tabii bulduklarınızı da hemen deneyin. Sonuç
olarak, rutin alışkanlıklarınızı kırar ve beyninizin kullanmadığınız
diğer yarısını da harekete geçirmiş olursunuz.

Çocuk Oyunu Alıştırması: İşe veya alışverişe giderken, tıpkı bir çocuk
gibi merak içinde bütün duyularınızı harekete geçirin. Bakın, dokunun,
dinleyin, koklayın. Çiçek açan ağacın kokusunu keşfetmeye çalışın.
Fırında satılan taze ekmeklerin kokularını algılamaya çalışın.
Yürüdüğünüz zeminin özelliklerini hissedin. Caddede duyduğunuz sesleri
ayrıştırın. Yanınızdan geçen insanların tek tek konuşmalarını
dinleyin. Evinizde gözlerinizi kapatarak bir yerlere ulaşmaya çalışın.
Kısacası, duyularınızı alışık olmadığınız tarzda kullanın. Bu şekilde
çok ender yaptığınız bağlantıları canlandırır, beyninizin kapasitesini
arttırırsınız. Eğer bu yaptıklarınızdan zevk alır ve insan veya
olayları detaylı algılamayı sürdürürseniz, hafızanız her zaman canlı
kalmaya devam eder. Duyu organlarınızın ne kadar fazlasını
kullanırsanız, unutmak istemedikleriniz o kadar sağlam kalır.

Harf Alıştırması: Elinize bir gazete ve bir fosforlu kalem alın.
Sırasıyla paragrafları okuyun ve çift yazılmış harflerin üzerini
çizin. Örneğin, çift ´t´ ve ´m´lerin üzerini işaretleyin. Bir sonraki
aşamada, kelime içinde birden fazla geçen harflerin üzerini çizin.
Alıştırmayı yaparken, kelimelerin üzerinde fazla düşünmeyin ve hemen
işaretleyin. Böylelikle konsantrasyon gücünüzün ne kadar uyarıldığını
hemen hissedeceksiniz. Başarılı olma isteğiniz ve aldığınız zevk
zihnin canlanmasını arttırır.

Polisiye Alıştırması: ´Dün akşam şu saatte ne yaptım, neredeydim, iki
saat önce ne yaptım?´ gibi, genellikle polisiye romanlarında veya
filmlerinde sorulan soruları kendinize yöneltin. Ve tabii cevaplamayı
da unutmayın. Bu alıştırma sonucunda yaptıklarınıza karşı dikkatinizi
geliştirebilirsiniz. Ayrıca kısa hafızanızı da harekete geçirmiş
olursunuz.

Yürüyüş Alıştırması: Asker yürüyüşü gibi olduğunuz yerde hareket edin.
Sol bacağınızı her kaldırdığınızda, önce sağ elinizle, sonra sol
elinizle dizinize dokunun. Bu esnada o kadar esnek hareket edin ki,
bacağınızı indirirken, kolunuz başınızın üzerine gelecek kadar
yükselmeli. Bu hareketleri birkaç kez tekrarlayın. Bunu yaparken
sadece kan dolaşımınız hızlanmaz, aynı zamanda koordinasyon
yeteneğiniz de artar. Böyle çaprazlama hareketlerle beyninizin her iki
tarafını kullanmış olursunuz.

Ressam Alıştırması: Burnunuzun ucunda bir fırça olduğunu hayal edin.
Bununla havaya en sevdiğiniz renkte yatay bir sekiz çizin. Bu hareketi
gevşek ve dengeli yapın. Kendinizi ´Leonardo da Vinci´ veya sevdiğiniz
bir başka ressamın yerine koyun. Bu çizim hareketleri, yorgun
zihninizi hemen canlandırır. Aynı zamanda beyni bloke eden stresi
etkili biçimde yok eder.

Ajan Alıştırması: Bu alıştırmayı daha çok sokakta yapacaksınız.
Çevrenizde bulunan arabaların plakalarına bakın ve plakadaki
harflerden kelimeler, hatta cümleler türetmeye çalışın. Böylece,
sadece sıkışık trafiğin eğlenerek çabuk geçmesini sağlamaz, aynı
zamanda kelime hazinenizi geliştirir ve beyninizi canlandırırsınız. Bu
alıştırma, acil plaka ezberlemeniz gerektiği durumlarda çok işinize
yarayabilir.

Resim alıştırması: Bu alıştırmayla alışveriş listelerini çok kolay
ezberleyebilir, hafızanızı güçlendirebilirsiniz. Bunun için kalem
kağıt alın ve kağıdın üzerine bir tane mum, bir kuğu, üç kollu bir
kaktüs, üç yapraklı bir yonca, beş parmaklı bir el, hortumunu yukarı
kaldırmış bir fil, sola dalgalanan bir bayrak, saatli bir yumurta,
sapının üzerinde duran bir pipo, davul yanında duran bir adam, iki
deniz feneri ve bir saat çizin. Her resim bir sayıyı sembolize ediyor.
Ardından sembolleri sayılara göre ezberleyin. Örneğin, mum biri, kuğu
ikiyi, kaktüs üçü ifade ediyor. Bu sıralamaya hakim olduğunuzda,
sembollere aklınızda tutmanız gereken bir listeyi koyabilirsiniz. Eğer
bu bir alışveriş listesiyse, mumun süt şişesinin üzerinde durduğunu,
kuğunun boynunda portakal filesinin asılı olduğunu hayal
edebilirsiniz. Bu alıştırmayla, zihninizde listeler oluşturmayı daha
kolay başarırsınız.

Otobiyografi Alıştırması: Düşünün ki hayat hikayenizi tekrar yazmanız
gerekiyor. Burada, işe gittiğiniz ilkokuldan başlayabilirsiniz. Bunun
için en yakın arkadaşınızın kim, tipinin nasıl olduğunu hatırlamanız
gerekiyor. Tabii sınıfınızın düzenini, görüntüsünü de. Ayrıca
sınıfınızın penceresinden neler göründüğünüzü de hayalinizde
canlandırmaya çalışın. Bu alıştırmayla, kişilerle ilgili hafızanızı
harekete geçirirsiniz.

Hipnoz Alıştırması: Özellikle stresli anlarınızda veya kaygıya
kapıldığınızda olumlu kelimelerden destek almaya bakın. Bunlarla
olumsuz düşüncelerinizi yok eder, hedeflerinize daha kolay ulaşmanızı
sağlarsınız. Eğer önemli bir görüşmeden önce, hafızanızın sizi yarı
yolda bırakacağından korkuyorsanız, her gün gözlerinizi kapatarak
kendi kendinize tekrarlayacağınız bir cümle belirleyin. Örneğin,
´Benim için gerekli olan her şeyi biliyorum ve çok sakinim´ cümlesini
tekrarlayabilirsini z. Bu alıştırmada önemli olan, bunu her gün
uygulamanız...

7 Nisan 2012 Cumartesi

LİMONUN FAYDALARI


Kalpten kansere kadar hastalıkların önleyicisi olan gıdanın yabana atılmayacak faydaları var.

Prof. Mehmet Öz limon kabuklarının cilt kanserine karşı bir kalkan oluşturduğunu, cildi güzelleştirip, sinirleri yatıştırdığını açıkladı. İşte Prof. Öz'den limon kabuğu mucizesi...

Kavurucu yaz sıcaklarından ruhumuz da bedenimiz de nasibini alıyor. Tek derdimiz biraz serinlemek de olsa, cilt korumasına olabildiğince çok dikkat etmeliyiz. Cilt bakımı için ucuz ve kolay yol sunan Prof. Mehmet Öz, limon kabuğunun yabana atılmayacak faydalarını anlattı. Söz, Öz'ün...

TÜMÖR GELİŞİMİNİ ENGELLİYOR

Limonun tadı güzeldir, serinletici etkisi vardır, C vitamini deposudur. Salatanıza katabilir, limonata içebilir veya yiyebilirsiniz. Kabuklarını kullanmak ise size bambaşka faydalar sağlayabilir. Yapılan bir araştırma ile limon kabuklarında bulunan dlimonene aadlı maddenin çok güçlü bir cilt dostu olduğu belirlendi. D-limonene, narenciye yağında bulunan ve tümör gelişimini engelleyerek cilt kanseri riskini önemli ölçüde düşüren bir bileşkendir.

D-LİMONENE ETKİSİ 
11.00-16.00 saatleri arasında güneş ışınlarından kaçınmanız gerektiğini zaten biliyorsunuz. Limon ve diğer turunçgillerden maksimum faydayı sağlamak için basit bir yöntem var: Ya gölgede tüketmeye çalışın ya da yerken hızlı davranın. Güneş ışınları etkisiyle elinizde tuttuğunuz parça limonun içindeki C vitamini 30 saniye gibi kısa bir sürede okside olur.

RİSKİ DÜŞÜREBİLİRSİNİZ 
Sadece Amerika'da yılda 200.000 den fazla insan cilt kanserine yakalanıyor. Bu sorun son yıllarda ülkemizde de çok artış göstermeye başladı. Cilt kanseri güneşin parladığı her yerde kendini gösterebilir. Yüzünüzde, kulaklarınızda, ellerinizde ve dudaklarınızda oluşabilir. D-Limonene sayesinde bu riski çok düşürmek elinizde.

YEMEKLERE KATIN 
Limon kabuklarına geri dönüyoruz. Kabukları çayınıza katarak hem lezzet hem de güçlü bir cilt bakımına kavuşabilirsiniz. Makarna sosuna limon kabuğu rendesi eklemek iyi bir alternatif. Rendelediğiniz kabukları salatanıza, yaptığınız keklere ve kurabiyelere de katabilirsiniz. 
KALBİ RAHATLATIYOR 
Limon kabuğu aynı zamanda sinir sisteminize olumlu etki yapar, bakterileri öldürür ve kalbi rahatlatır. Yapılan bir çalışmada, kadınların yumurtalık kanseri riskini de düşürdüğü ortaya konan limon kabuklarının bu özelliği de içeriğinde bulunan polifenollerden kaynaklanmaktadır.

KARACİĞERE YARARLI 
Son olarak cildimize yaptığı maksimum faydaları dışında limon kabukları, özellikle alkol alanlar için olmazsa olmazlardandır. Karaciğer ve safra kesesine yararlıdır, mide asiditesini giderir ve balgam söktürücü etkisi vardır. Yenilebilir cilt bakımına limon kabukları ile başlayın

6 Nisan 2012 Cuma

Başbakan, alkol içeceğinize meyve yiyin dedi-3

Şimdi gelelim yine Başbakan'a... Başbakan, alkol içeceğinize meyve yiyin
diye bilime son derece aykırı bir ifade kullandı.
 

 
 
*Vallahi ben yıllardır Başbakan'ın söylediği gibi yapıyorum. Hiç içki
içmiyorum ve çok meyve yiyorum. Özellikle de üzüm...

 
-Ve kendinize zarar veriyorsunuz. Çünkü bütün meyveler hem glikoz hem
fruktoz hem de o ikisinin birlikteliğinden oluşan sakaroz içerir. Unutmayın,
bugün Amerika'da alkole bağlı sirozdan daha çok, karaciğer yağlanmasına
dayalı sirozdan karaciğer nakli gereksinimi duyuluyor
.

 

*Öyleyse ne kadar meyve yiyebiliriz?
 
-Meyveleri, az, çok ve orta şekerli diye, tabii ki geçişler var ama kabaca
üçe bölmemiz mümkün.

 
İlkbahar meyveleri, kiraz, vişne, erik, kayısı bir dereceye kadar az şekerli
meyveler arasına giriyor ve başka hiçbir şeker tüketmediyseniz, yani hiç
pasta kek yemediyseniz, çayınıza, kahvenize şeker katmadıysanız, günde 400gram bu meyvelerden yiyebilirsiniz.

 
Elma, armut, şeftali, portakal mandalina orta şekerli meyveler sınıfına
giriyor.Bunlardan da 300gram yiyebilirsiniz.

 
Ama yine çayınıza, kahvenize hiç şeker koymamış ,sabah kahvaltıda bal ve
reçel yememiş olmak koşuluyla.

 
Eğer yediyseniz onları da bu miktardan düşmek gerekir.
 
İncir, muz ve üzüm gibi çok şekerli meyvelerden ise günde en fazla 200 gram
yiyebilirsiniz. Yani yaklaşık olarak 3-4 incir, bir muz gibi...

 
*Peki, ya karpuz ve kavun?
 
-Karpuz az şekerli meyve sınıfına giriyor. Kavun da az şekerli ile orta şekerli arasında...
 

Ama ben biliyorum ki mesela "Yazın ne yemeli?" diye bir diyetisyene
sorduğunuz zaman,

 
 "Hafif yemeli. Mesela beyaz peynir ve karpuzla öğlen yemeğini geçiştirmeli"
der.

 
Tebrik ederim, yapmanız gereken en son şey bu.
 
Çünkü beyaz peynirden aldığınız kolesterolü karpuzdan aldığınız
 
fruktozla oksitleyerek damar sertliğine yol açmış oluyorsunuz.
 
Ama buna karşın yağsız bir kuzu şiş yeseniz, yanında da bir bardak şarap
içseniz hiçbir damar sertliği olmaz...

 
Bu arada, sorunuza gelecek olursam, karpuz bir dilim yenir, ama bir dilim
karpuz yiyen insan görmedim şimdiye kadar.

 
Hâlbuki en fazla 400 gram, yani bir dilim yenmelidir. Fazlası sağlığa
zararlıdır.

 

*Yani içki meyveden daha mı ehven-i şer?
 
-Alkol sınırını Dünya Sağlık Örgütü belirledi.Alkol karaciğer için bir
toksik maddedir.Bu kesin.

 
Bu toksik madde karaciğerde detoksifiye ediliyor, yani zararlı etkisi
ortadan kaldırılıyor. Ama karaciğerin de bir sınırı var.

 
Erkekte bu sınır, günde 20 gram alkoldür. Kadında ise yarısıdır; 10 gram.
 

*Peki, neye tekabül ediyor 20 gram alkol?
 
-Bir duble rakıya tekabül ediyor günde. Veya 300 ml. biraya (bir şişe), veya
100 ml. şaraba (küçük bir kadeh).

 
Bu arada kadınlara bu oranların yarısını, mesela yarım kadeh şarap
öneriyoruz.

 
Özellikle şarap az içildiği takdirde hem damar genişletici etkisinden dolayı
dolaşımı rahatlatır,

 
hem de antioksidan içeriği açısından kansere,kalp hastalığına ve damar
sertliğine karşı koruyucu etki gösterir.

 
Bir küçük kadeh şarap içmek, her gün de içilse sağlığa katkı sağlar, zarar
vermez.

 
Ha, dini açıdan buna yaklaşırsanız, ben din bilimcisi değilim. Ama sarhoş
olmanın yasak olduğunu biliyorum.

 
Eğer din alkolü kesin bir şekilde yasaklıyor olsaydı, yediğimiz her meyvede
çok az miktarda alkol var, meyveyi de yasaklardı.

 

*Ama bilim de alkole bir sınır, dolayısıyla bir yasak getiriyor...
 
-Elbette.
 

*Peki, neden kadın-erkek ayrımı var?
 
-Kadının metabolizması farklı. Bunun yüzde 100 şu nedenle olduğu
söylenemiyor. Ama kadınlarda daha düşük orandaki alkolün karaciğerde hasara
sebebiyet verdiği saptanmış durumda. O yüzden Dünya Sağlık Örgütü, üst sınır
olarak erkeğe günde 20 gram alkol önerirken, kadına 10 gram alkol öneriyor.
Yani yarısı kadar...

 
*Peki, haftanın üç günü birer kadeh içilse?
 
-Bu soru çok sık soruluyor bana. "Ben 6 gün içmeyeyim ama 7'nci gün dört
duble içeyim" diye... Hayır.

 
Önerilen dozun her aşıldığı durum ciddi bir darbe vuruyor karaciğere. O
yüzden her gün için ama bu sınırı dikkate alın.

 

HER GÜN YARIM KADEH KIRMIZI ŞARAP FAYDALI
 
*Ben hiç içmiyorum...
 
-Bence her gün yarım kadeh kırmızı şarap sağlığınıza olumlu etki sağlar.
Rahatlatır, sonra antioksidan kaynağı olarak çok önemlidir.

 
Alkolün sınırlarını bilip o sınırlara özen gösterirseniz, şaraptan veya
rakıdan korkmanız gerekmiyor. Ama sınırınızı bileceksiniz.

 

*Peki, içkinin fazlası ne yapıyor vücuda?
 
-Bir kere kalorisi yüksek olduğu için kilo fazlalığı yapar.Yani bütün o
şişmanlığın getirdiği olumsuzlukları yanında taşır ama her şeyden önce
karaciğeri zehirler ve karaciğer yetersizliğine neden olur. Tıpta, matematik
gibi eşittir işareti hiç yoktur.

 
Yani "Sen şunu yaparsan şu olursun!" Siz doğada bir ağacın üzerinde tıpkı
iki yaprak gördünüz mü? Hep bir biyolojik değişim vardır.

 
Ama çok ender olarak eşittir işareti vardır tıpta da. O da alkolü fazla
tüketirsen karaciğer yetersizliği gelişir. İki artı iki eşittir dört gibi.

5 Nisan 2012 Perşembe

SİZİ KADIN, BENİ ERKEK YAPAN KOLESTEROLDÜR-2


 
 
 
*Bu trigliseritin önemi ne peki?
 

 
 
-Kolesterol masum bir maddedir. Ve bütün hormonlarımızın hammaddesidir. Sizi
kadın, beni erkek yapan kolesteroldür.

 
Kolesterol olmazsa hormonlarımız olmaz.
 
Nitekim sıfır beden mankenlerimizin kolesterol almadıkları için hormonları
çok azalır ve adetten kesilirler.

 
Ve maalesef tamamen sağlıklarını kaybederler. Anne sütü o yüzden
kolesterolden zengindir. Doğa kendi kendine zarar vermez.

 
Çocuğun kolesterole ihtiyacı var ki, anne sütünde de kolesterol var.
 
 Ama eğer siz kolesterolün oksitlenmesine yol açarsanız o zaman damar
sertliği olur.

 
Dolayısıyla kolesterolün kendisi zararlı değil, oksitlenmiş kolesterol
zararlı.

 
Kolesterolü oksitleyen dört madde var.
 
Bunlardan biri de fruktoz. Dediğim gibi sihirli sınır da 15 gram fruktoz.
Diyelim ki biz bir restorana gittik ve Sayın Başbakan'ın önerdiği gibi
bonfilenin yanında bir bardak şarap içmedik, sağlıklı olalım dedik, o yüzden
bir bardak taze sıkılmış portakal suyu içtik.

 
Bir bardak portakal suyunda yaklaşık olarak 60 gram şeker, 30 gram fruktoz
vardır.

 
Bu miktar ise 15 gram sınırını aşıyor.
 
Dolayısıyla yemekte bonfileden aldığımız kolesterol meyve suyundan veya
meyveden aldığımız fruktozun fazlasının karaciğerde trigliserite dönüşmesi
sonucu oksitlenerek damar sertliğine yol açıyor.

 
Yani ne olur şarapta kalalım! Çünkü şarap antioksidandır. Özellikle kırmızı
şarap. Beyaz şarap beyaz üzümden, kırmızı şarap kırmızı üzümden yapılır diye
bir ayrım yoktur. Kırmızı şarabın önemi,  üzümün kabuklarıyla birlikte
ezilip mayalanmasından gelir. O yüzden beyaz şaraptan daha değerlidir.

 
Çünkü üzümün kabuğunda antioksidan bir sürü madde vardır ve bu
antioksidanlar da damar sertliğine ve kansere karşı koruyucudur.

 
 
 
YEMENİZ GEREKEN EN SON ŞEY BEYAZ PEYNİRLE KARPUZ
 
 
 
*Çoğu beslenme uzmanı meyve ve sebze serbest diyor...
 
-Bir kere meyve ve sebze aynı satıra yazılmayı hak etmiyor.
 
Meyveden almak istediğimiz tüm antioksidanlar, vitaminler ve mineraller
sebzede de var. Hâlbuki meyvede, sebzeden farklı olarak oksitleyici şeker
mevcut.

 
Burada Taş Devri Diyeti önerenlere bir hatırlatmamız olmalı.
 
O dönemki meyvelerin şeker içeriği bugünkü meyvelerden üç kat daha
azdı.Kültür bahçeciliği ile biz meyveleri giderek şekerlendirdik.

 
Yani 10 bin sene önce elmanın şeker içeriği bugünkü domatesin şeker içeriği
kadardı.

 
Biz aslında meyveleri sağlığımıza zarar verecek hale getirdik.
 
 O yüzden Taş Devri Diyeti'nde "İstediğiniz kadar meyve yiyin" deniyor. Ama
hayır meyve sakıncalı.

 
İçindeki fruktoz oranı yüzünden sakıncalı. 
 

4 Nisan 2012 Çarşamba

OTOMATİK VİTESLİ ARABA NASIL KULLANILIR?



OPEL CORSANIN İÇİ




Otomatik vitesin de kuralları var
  • Otomatik şanzımanlı araçta en iyi performansı elde etmek ve masraf çıkarmamak için öneriler şöyle:
  • Gaz pedalına basılıyken vites kolu P (park) ve N (boş) konumundan başka bir konuma getirilmemeli.
  • Araç hareket halindeyken P konumuna alınmamalı. Aksi takdirde ciddi hasarlar ortaya çıkabilir.
  • Geri vites (R) konumuna geçmeden önce aracın tamamen durması beklenmeli.
  • Yokuş aşağı inişlerde araç kesinlikle boşa yani N konumuna alınmamalı.
  • Otomatik şanzımanlı araçlarda motor çalışmadığında kesinlikle vurdurmak olarak bilinen uygulama yapılmamalı.
  • Otomatik şanzıman yağ değişimi zamanlarına mutlaka uyulmalı. Aksi taktirde yağ bozulur ve bozulan yağ şanzımanın performansında düşüşe ve arızalara neden olur.
  • L konumundaki sürüşlerde 50 Km’nin üstündeki hızlara çıkılmamalı.
OTOMATİK VİTESLİ ARAÇ KULLANMA. TEMEL DİREKSİYON EĞİTİM NOTLARI
1 – HAZIRLIK
2 – KALKIŞ YAPMAK
3 – SÜRÜŞ ESNASINDA YAPILMASI GEREKENLER
4 – GERİ GİTMEK. GERİ MANEVRA YAPMA KURALLARI
5 – ( U ) DÜNÜŞÜ YAPMAK
6 – DURMAK. DURMA KURALLARI
7 – ARACI EMNİYETE ALMA VE ARACI TERK ETMEDEN ÖNCE YAPILMASI GEREKEN İŞLEMLER
 1 – HAZIRLIK
Araca ilk bindiğinizde yapmanız gereken işlemler.
1 - Aracın kapısını sol elinizle açıp, sağ ayağınızla araca bininiz.
2 - Önce, oturduğununuz koltuğu ayarlayınız. Koltuğu ayarlamak için;
A - Sol elinizle koltuk ayar mandalını tutup yukarı doğru çekiniz.
B - Sağ elinizle de direksiyondan yardım alarak koltuğu ileri-geri hareket ettirmek suretiyle, koltuğunuzu aracı rahatlıkla kullanabileceğiniz bir konuma getiriniz. Ayar mandalını bırakınız.
3 - Aracın dikiz aynalarını ayarlayınız. Sağ elinizle iç dikiz aynasını, sol elinizle de sol dikiz aynasını, arkadan gelen araçları ve  yolu iyice görebileceğiniz şekilde ayarlayınız.
4 -  Emniyet kemerini takınız.
5 -Aracı çalıştırmak için vitesi ( P ) pozisyonuna alınız. ( P ) ve ( N ) pozisyonu dışında aracınız çalışmaz. Sağ ayağınızla fren pedalına basınız. Otomatik vitesli araçlarda ilk çalıştırma esnasında gaz pedalına basıp, bir miktar gaz vermenize gerek yoktur.
                DİKKAT :Aracın vitesi, çalıştırma esnasında kesinlikle ( P ) pozisyonunda olmalıdır.
6 - Aracı çalıştırmak için kontak anahtarını saat dönüş yönünde çeviriniz, gösterge lambaları yanacaktır.
A - Daha sonra aynı yönde anahtarı çevirince marşa basılır. Marşa basınız. Aracın motoru çalışsın yada çalışmasın 2-3 saniyeden fazla marşa basılı tutmayınız. Araç çalışmaz ise işlemi yeniden tekrarlayınız.
2 – KALKIŞ YAPMAK
Yukarıdaki işlemleri yerine getirdikten sonra
1 - Kalkış için sola sinyal veriniz.
2 – Sağ ayağınızla frene basınız. Vitesi ( D ) pozisyonuna getiriniz. Not :  Eğer, vites kolunu ( P ) pozisyonundan çıkaramıyorsanız. Vites kolu ( P ) pozisyonundayken Freni bırakıp tekrar basınız.
3 -  Elfrenini indiriniz. Bu durumda sağ ayağınız fren pedalına basılı olmalıdır. Aynalardan yolu kontrol edin yol boş ve uygun ise kalkışınızı yapınız.
Kalkış yapmak için,
4 - Fren pedalını yumuşak bir şekilde bırakınız. Sağ ayağınızla gerktiği kadar gaz veriniz. İlk kalkışta fazla gaz vermeyiniz. Araç ilerledikçe, gazı duruma göre artıra bilirsiniz.
5 - Kalkıştan sonra yolun sağından sürüşünüze devam ediniz.
6 – Yolun durumuna ve sizin gidişinize göre, vitesler otomatik olarak değişecektir. Sizin vitesle ilgili olarak yapmanız gereken her hangi bir şey yoktur. Dikkatinizi trafiğe odaklayınız
3 – SÜRÜŞ ESNASINDA YAPILMASI GEREKENLER
1 - Trafik kurallarına uyunuz.
2 -Aynalardan yolu kontrol ediniz,dönüş sinyallerini veriniz.
3 -Trafiği tehlikeye düşürecek gereksiz ikaz ve işaretler yapmayınız.
4 -Gerektiğinde gazı artırın veya azaltınız. Akan trafikte, trafiğin hızına uygun araç kullanmanız gerektiğini unutmayınız. Ayrıca hızınıza uygun şerit seçiniz.
5 - Zorunlu haller ( Sollama vb. ) dışında yolun sağından sürüşünüze devam ediniz.
4 – GERİ GİTMEK. GERİ MANEVRA YAPMA KURALLARI
1 -Araçla geri gidilirken sağ sinyal lambası yakılır.
2 – Fren pedalına basınız. Aracınızın tam olarak hareketsiz kaldığından emin olduktan sonra, vites kolunu ( R ) pozisyonuna getiriniz. Bu durumda geri vites lambaları yanar.
3 - Sol eliniz ile direksiyonu üstten tutunuz, arkaya bakmak için sağ taraftan yalnızca başınızı çevirerek değil vücudunuzla beraber  geriye doğru dönünüz. Geri gitmek için freni bırakınız.
4 – Gerekiyorsa çok az gaz verin.
5 - Geri gidişinizi, aracın sağ arka köşesine bakarak , sağ bankete paralel bir şekilde gazı çok az kullanarak  tamamlayınız.
6 - Araç durmadan kesinlikle öne bakmayınız. Araç tam olarak durduktan 1 - 2 saniye sonra öne dönünüz ve aracın vitesini ( N ) pozisyonuna alınız.
5 – ( U ) DÜNÜŞÜ YAPMAK
1 - U dönüşü, vites ( D ) pozisyonundayken sola doğru  yapılır.
2 - Aracınızı U dönüşü yapacağınız yolun  sağ tarafına iyice yanaştırınız.Yolu kontrol ediniz,  direksiyonu tam sol yapınız ve freni bırakarak dönüşe başlayınız. Dönüşün yarısına geldiğiniz de gaz kesin ve direksiyonu toplamaya başlayıp dönüşünüzü tamamlayınız. Yolun durumuna göre, yolunuza devam ediniz.
6 – DURMAK. DURMA KURALLARI
1 - Durmak istediğiniz yere 15-20 metre mesafe kala sağ sinyalinizi veriniz. Şehirler arası yollarda durmak istenilen yere en az 150 - 200 metre mesafe kala sağ sinyal verilmelidir.
2 – Aynalardan ( Özellikle iç dikiz aynasından ) aracın arkasını kontrol edip, trafiği aksatmayacak bir şekilde yolun sağına bankete, kaldırma veya bordür taşlarına paralel olarak iyice yanaşınız.
3 - Frene yumuşak bir şekilde basarak aracı durdurun. Araç tam durana kadar iki elinizi direksiyondan bırakmayınız.
4 -  Aracın vites kolunu ( N ) pozisyonuna alınız. Bu durumda freni bırakmayınız. Eğer, uzun süreli durulacaksa, el frenini çekip vites kolunu ( P ) pozisyonuna almak gerekir.
7 – ARACI EMNİYETE ALMA VE ARACI TERK ETMEDEN ÖNCE YAPILMASI GEREKEN İŞLEMLER
1-  Ayağınız fren pedalına basılı durumdayken, vites kolunu ( D ) pozisyonundan ( N ) pozisyonuna getiriniz. Vites kolu ( N ) pozisyonundayken el frenini, el freni bırakma düğmesine basmadan çekiniz.
2- Daha sonra,vites kolunu ( P ) pozisyonuna getiriniz. Fren pedalını bırakmadan, kontak anahtarını, açış yönünün tersi istikametine çevirip, aracınızı stop ettiriniz.
3-  En son fren pedalını bırakıp. Emniyet kemerinizi çıkarınız.
4-   Havanın veya aracın durumuna göre farları, silecekleri, camları,  radyo v.s açıksa kapatınız.
5-  Sağ elinizle aracın kapısını açıp, aralayınız. Aradan, aracın arkasından gelen başka araç veya kapının açılmasından kaynaklanabilecek bir tehlikenin olup olmadığını kontrol ediniz. Sonra kapıyı açın ve araçtan inin, kapıyı kapatın. Aracınız ve kendi güvenliğiniz için, araçtan ayrılmadan önce mutlaka kapıları kilitleyiniz. 
OTOMATİK VİTESLER
 ( P ) : Park. Bu pozisyonda şanzıman kilitilidir. Kullanım yeri : Park halinde dururken, uzun süreli beklemelerde, aracı ilk çalıştırmalarda kullanılır.
 ( R ) : Geri vites. Geri gitmek için kullanılır.
 ( N ) : Boş. Manuel araçlarda ki vites boşta pozisyonuyla aynıdır. Duraklamalarda kullanıla bilir. Araç hareket halindeyken bu pozisyona alınmamalıdır. Yetersiz yağlamadan dolayı şanzıman hasarlanır.
 ( D )  : Sürüş. İleri gitmek için kullanılan vitestir. Bu pozisyonda aracın hızına göre otomatik olarak vitesler değişir.
 ( D4 ) : Sürüş. ( D ) pozisyonuyla aynıdır. İleri gitmek için kullanılan vitestir. Bu pozisyonda aracın hızına göre otomatik olarak vitesler değişir.
 ( D3 veya 3 ) : Sürüş. İleri gitmek için kullanılan vitestir. Bu pozisyonda aracın hızı max.100 km. ye kadar kullanılmalıdır. Şehiriçi kullanım bu pozisyonda olabilir.
 ( 2 ) : Sürüş. İleri gitmek için kullanılan vitestir. Bu pozisyonda aracın hızı max.60 km. ye kadar kullanılmalıdır. Bu km. ye kadar düşük hızlarda  kullanım bu pozisyonda olabilir. Şanzımanın bu pozisyonda geri kayma kilidi vardır. Dik yokuşlarda geri kaymayı önler.
 ( 1 ) : Sürüş. İleri gitmek için kullanılan vitestir. Bu pozisyonda aracın hızı max.30 km. ye kadar kullanılmalıdır. Bu km. ye kadar düşük hızlarda  kullanım bu pozisyonda olabilir. Şanzımanın bu pozisyonda geri kayma kilidi vardır. Dik yokuşlarda geri kaymayı önler.
 ( L ) : Sürüş. İleri gitmek için kullanılan vitestir. Bu pozisyonda aracın hızı max.30 km. ye kadar kullanılmalıdır. Bu km. ye kadar düşük hızlarda  kullanım bu pozisyonda olabilir. Şanzımanın bu pozisyonda geri kayma kilidi vardır. Dik yokuşlarda geri kaymayı önler.
 ( S veya O ) : Speed, Overdirive. Hızlı kullanım veya Spor kullanım. Bu butonlar devredeyken aracın normal vites değiştirme, devir aralığı yükselir. Hızlanma ve akselerasyon artar. Yakıt sarfiyatı maksimuma çıkar.
 ( KAR BUTONU ) Kaymayı önleme. Aracın devirsiz kalkmasını sağlar. Karlı, buzlu, yağmurlu ve kaygan zeminde kalkış için kullanılır.