ARKADAŞLARIMA SİZ DE KATILIN

4 Nisan 2012 Çarşamba

MEYVA YERKEN AMAN DİKKAT -1

Mine Şenocaklı, Türk Tabipler Birliği Tarım, Gıda ve Beslenme Komisyonu
Başkanı Prof. Kenan Demirkol ile konuştu:

 
 
 
 
 
*İçki şişede durduğu gibi durmaz, bunu içen de bilir, içmeyen de... İşte bu
yüzden üzüm rakıdan tehlikeli.

 
Çünkü kimse bilmez ki üzüm de salkımda durduğu gibi durmaz, biraz fazla
kaçırdınız mı; sağlığınızı bozar,

 
Mesela damar sertliğine yol açar. Ben de bilmiyordum, Başbakan sayesinde
öğrendim! "Rakı içmeyin, üzüm yiyin" deyince,  bir bilene danıştım. Prof.
Dr. Kenan Demirkol anlattıkça anladım ki, meyvenin de fazlası içindeki
fruktoz yüzünden en az alkolün fazlası kadar zararlı!

 
 
 
-Diyelim ki bir restorana gittik ve Başbakan'ın önerdiği gibi bonfilenin
yanında bir kadeh şarap yerine, bir bardak taze sıkılmış portakal suyu
içtik. Bir bardak portakal suyunda yaklaşık olarak 30 gram fruktoz, yani
meyve şekeri var. 15 gramdan fazla alınan fruktoz ise, trigliserite, yani
yağa dönüşür. Bu hem karaciğer yağlanmasına, hem damar sertliğine, hem de
vücudumuzun yağlanmasına yol açar.

 
Yani ne olur şarapta kalalım! Çünkü şarap damar sertliğine ve kansere karşı
koruyucudur.

 
"Vücudumuz için zararlı üç beyazdan, yani un, tuz ve şekerden en zararlısı
şekerdir.

 
Sanıldığı gibi kolesterol değil, şekerdir damar sertliğine sebep olan
meyvelerin içinde ise bol miktarda şeker var, hele ki üzümde en çok."

 
 
 
DEMİRKOL ÖZELLİKLE UYARIYOR
 
 
 
-Diyetisyenlerin önerdiği gibi bol bol meyve yemek, yarardan çok zarar
getirir. Siz siz olun, alkolü de ölçülü alın,

 
Meyveyi de ölçülü yiyin. Salkım salkım üzüm yemektense bir küçük kadeh
kırmızı şarap içmek sağlığa daha yararlıdır!"
Mesele aslında bildiğimiz, ama hep unuttuğumuz gibi, her şeyin çoğu zarar,
azı karar.

 
Günde bir kadeh şarap yerine bir şişe devirirseniz alkol de zarar. Tıpkı bir
salkım yerine bir kilo üzümü gövdeye indirmek gibi.
Sağlıklı kilo vermede spor asla yeterli olmaz. Bugün şişmanlık, kaloriye
dayandırılıyor. Oysa kalori hesabı fiziksel bir özellik.

 
Gıdaların kimyasal özellikleri de var. Siz sadece kaloriye baktığınız zaman
o kimyasal özellikleri tümden yok sayıyorsunuz.

 
Mesela bizim bugünkü konumuz da olan şeker kendi başına eklem kıkırdağını
eriterek dizde kireçlenmeye yol açıyor ve o kadar yaygın ki bu hastalık!

 
Diz protezi, kalça protezi yapılmasının başlıca nedeni şeker.
 
Damarları tıkayan da sanılanın aksine kolesterol değil, şeker.
 
 
 
*Yani şeker sadece kalorisi ve şişmanlatıcı etkisiyle zarar vermiyor,
doğrudan kimyasal yapısıyla da tehlikeli.

 
 
 
-"Şeker yiyeyim oradan aldığım kaloriyi başka yerden kısarım" demek çok
yanlış. Kesinlikle.

 
 
 
*Peki ne kadar şeker kullanabiliriz?
 
 
 
-Günde 8 kesme şeker hakkınız var. Başka hiçbir meyve ya da bal, reçel
yememişseniz tabii.

 
 
 
*Ben sabahları bir tatlı kaşığı bal yiyorum...
 
 
 
-O zaman 6'ya iniyor şeker hakkınız. Bal ağırlıklı olarak fruktoz içerdiği
için, yiyeceğiniz meyveyi de üçte bir oranında düşürmeniz gerekir.

 
Peki, hangisi daha zararlı? Tuz mu, şeker mi? Kesinlikle şeker.
 
 
 
*Tuz için de "Günde en fazla 6 gram alın" deniyor...
 
 
 
-Tuz konusunda yeni çalışmalar var, bugüne kadar yapılan kısıtlamaların çok
da doğru olmadığını gösteren...

 
Mesela siz tuzu terle vücuttan atabiliyorsunuz ama şekeri atamıyorsunuz.
 
Şeker direkt olarak size popo ve karın yağı olarak geri dönüyor.
 
Oralarda depolanan yağın ise getirdiği bir sürü olumsuzluk var. Kalp
hastalığı, damar sertliği gibi...

 
 
 
ÇOK MEYVE YİYEN MÜTHİŞ BİR ERKEK GÖRDÜNÜZ MÜ?
 
 
 
*İyi ama bazı dönemlerde tatlı yeme ihtiyacı artıyor insanın. O zaman ne
yapacağız?

 
 
 
-Vücudun şeker talebi yoktur. Ama biz sürekli şekerle beslendiğimiz zaman,
 
vücudumuz zararlı olduğunu bildiği için şekeri metabolize edecek olan
insülini hazır bekletir.

 
Dolayısıyla sürekli fazla şeker ya da nişastayla beslenen kişinin açlık kan
insülin düzeyi yükselir.

 
Açlık kan insülin düzeyi yükseldiği zaman kan şekeri düşer. Kan şekeri
düştüğü zaman,

 
"Eyvah kan şekeri düşüyor" sinyalini vücut size nasıl yansıtır? Mide
özsuyunu salgılatarak, size açlık hissettirerek...

 
O yüzden de siz aşerirsiniz. "Reçel kavanozu nerede?" diye aranmaya
başlarsınız.

 
Hâlbuki 100 yaşını aşan insanların ortak özelliği nedir diye bakıldığında
açlık insülin düzeylerinin düşük olduğu görüldü.

 
 
 
*Yani uzun yaşamanın temelinde şeker yememek yatıyor...
 
 
 
-Evet. Açlık insülin düzeyini düşük tuttuğunuz oranda sağlıklı ve uzun
yaşarsınız. 1700 yılından kalma İngiltere'ye ait istatistikler var elimizde.
Kişi başına yıllık bildiğimiz şeker tüketimi ne kadar biliyor musunuz? 5
gram! Yani yaklaşık 1 kesme şekeri kadar.

 
Kesme şekeri 4 gram gerçi ama... Demek ki, şeker bir ihtiyaç değil. Tam
tersi, sonradan tamamen alışkanlık olarak soframıza girmiş.

 
1801 yılında şeker pancarından da şeker üretilmeye başlanmış ve Almanya'da
ilk pancardan şeker üreten fabrika kurulmuş.

 
Sonra bütün Avrupa'da ard arda şeker fabrikaları açılmış. 1815 yılına
gelindiğinde İngiltere'de kişi başına şeker tüketimi,

 
115 yıllık süre içinde tam bin 200 kat artmış ve 6 kiloya çıkmış.Bugün Orta
Avrupa'da yıllık kişi başına şeker tüketimi bir kişinin kendi beden
ağırlığından fazla; tam 70 kilo!

 
Ve 1815'ten günümüze kadar şeker tüketim artış eğrisiyle, kanser, kalp
hastalığı, inme, diyabet ve obezite gibi kronik hastalıklarda artış eğrisi
bire bir örtüşüyor.

Merak ettim, siz şeker kullanıyor musunuz?
 
 
 
-Hiç. 38 senedir ne çayıma ne kahveme şeker koyuyorum. Onun dışında tatlı
hiç yemiyorum.

 
 
 
*Ama hep denir ki şeker, yani glikoz beyin hücrelerini çalıştırır...
 
 
 
-Doğru, çok iyi hatırlattınız. Eritrositin, omurilik ve beyin hücrelerinin
enerji kaynağı glikozdur.

 
Ama şeker yiyerek daha akıllı olmuş bir insan gördünüz mü siz?
 
Çünkü vücut gereksinim duyduğu o glikozu yağdan da, proteinden de kendisi
üretmeyi becerebiliyor.

 
Mesela spermin enerji kaynağı fruktozdur. Peki, siz hiç çok meyve yiyen
müthiş bir erkek gördünüz mü?

 
Göremezsiniz, çünkü testis hücresi spermin ihtiyaç duyduğu fruktozu kendisi
üretir. Fruktoz çok dikkatli alınmalıdır.

 
Çünkü şeker pancarından veya şeker kamışından elde ettiğimiz şeker, yani
bilimsel adıyla 'sakaroz'

 
(bir yapay tatlandırıcı olan sakarinle karıştırılmamalı) iki ayrı molekülden
oluşan bir birleşik moleküldür.

 
 Sakarozu biz yer yemez vücudumuzda glikoz ve fruktoza ayrışır. Glikoz kan
şekerimizin de adıdır.

 
Hemen kana karışır ve kan şekerini yükseltir. Vücudumuz şekerin zararlı
olduğunu bildiği için korkudan hemen insülin salgılar

Nasıl?
 

 
 

-Eğer çok fazla miktarda şeker yemişsek, gereğinden fazla insülin
salgılanır.

 

İnsülin o şekeri hemen alır vücudun bir enerji açığı varsa kısmen enerjiye
dönüştürür.Ama insan vücudu çok tasarruflu bir biyolojik bünye. Çok az
enerjiyle çok işler yapabilir. Mutlaka yediğiniz şekerde bir fazlalık
olacaktır.

 

Bu fazla şeker, insülin aracılığıyla ya kas ve karaciğerdeki şeker
depolarına götürülecek,ki vücudumuzun şeker deposu 120 gram kadardır ve
orası da sürekli doludur, hiç boş kalmıyoruz çünkü, ya da insülin bu şekeri
alacak ve yağa dönüştürecektir. Dolayısıyla sizin yediğiniz şeker vücudun
değişik bölgelerinde yağlanmalara sebep olacaktır.

 

Ama insülin salgılanırken bir de leptin denilen tokluk hormonu salgılanır.
Dolayısıyla belli bir miktar glikoz yedikten sonra vücut "Pes" diyor, "Artık
yeme!" Doyuruyor sizi.

 

Yani hiç olmazsa şekerin glikoz bölümü bir derecede tokluk yarattığı için
daha fazla şeker yemenizin de önüne geçmiş oluyor.

 

Şekerin ikinci bölümü olan fruktoz ise; insülin salgılatmadığı için tokluk
hissi de yaratmaz.

 

Dolayısıyla sınırsızca yiyebiliriz. İşte bu çok tehlikeli. Fruktozun günde
15 gram kadarı vücudumuzda değişik kimyasal süreçlerde kullanılabiliyor.
Eğer bundan fazla fruktoz alınırsa karaciğerde trigliserite dönüşür.
Trigliserit kan yağıdır.

 

Hem karaciğer yağlanmasına, hem damar sertliğine, hem de vücudumuzun
yağlanmasına yol açar.

 

 Amerika'da son 30-35 yıldır ortaya çıkan obezite salgını, meşrubatların,
bisküvilerin, dondurmanın ya da diğer tatlıların mısır şurubuyla, yani
fruktoz ağırlıklı üretilmiş olmasına bağlanıyor. Çok şükür biz de
Amerikanlaştık!

 

Çünkü bizde de mısırdan tatlandırıcı üreten 5 fabrika var.Baklava şerbeti
bile artık mısır şurubundan üretiliyor...

 

Böylece eskiden baklavayla şişmanlamamızdan daha fazla şişmanlamamız
sağlanmış oldu.

 

 
 
*Ama meyvedeki fruktoz doğal?
 

 
 
-Doğal sözcüğüne bayılıyorum. Akrep zehiri de doğal, bir porsiyon ister
misiniz? İster dondurmadan ister elmadan alın, fruktoz fruktozdur.

 

15 gramdan fazlası alındığında yağa dönüşür, kolesterolü oksitleyerek damar
sertliğine yol açar.

 

Ama yine de meyvenin meyve suyuna üstünlüğü var.
 

Meyve suyunda hiç posa bulunmadığından, fruktoz tümüyle emilirken, meyvedeki
posa fruktozun hiç değilse bir bölümünün emilmesini engellemektedir.

 

Ama posa da meyveyi tümüyle masumlaştırmamaktadır.
 

Yani siz fazla meyve yiyerek kendinize iyilik ettiğinizi düşünüyorsunuz. Ama
bir avuç trigliserit elde ediyorsunuz. 

 

 
 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yapacağınız yorumlar benim için çok değerlidir.Bloğuma
izleyici olmadan gitmeyin lütfen. Desteklerinizi bekliyorum,mutlaka sizi ziyaret edeceğim.Şimdiden teşekkürler...