ARKADAŞLARIMA SİZ DE KATILIN

HAYATIN İÇİNDEN etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
HAYATIN İÇİNDEN etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

16 Haziran 2014 Pazartesi

GÜL BAHÇESİ




Delikenlı yıllar sonra doğduğu kasabaya döner. Sabah uyandığında aklına yıllar önce evlenmek istediği, kasabanın güzel kızı gelir. Kızın güzelliği çevre kasaba ve şehirlerde bile dillerdedir ve kimler istediyse kız bir türlü olumlu yanıt vermemiştir. Genç adam otelden çıkar ve gördüğü yaşlı adama kızı sorar. Yaşlı adam az ilerde güzel bahçe içinde bir ev gösterir, kızın orada oturduğunu söyler. Delikanlı merak eder, kızın nasıl biriyle evlendiğini. Bir köşede beklemeye başlar, bir müddet sonra yaşlıca, kel pek de hoş görünmeyen bir adamı yolcu eder kız kapıdan... Üstelik zengin bir adam da değildir.

Adam gittikten sonra delikanlı çalar kapıyı, kendini tanıtır. Sorar niye bu adamla evlendiğini kıza. Kız söylerim der, ama bir koşulla. Evin arkasında büyük bir gül bahçesine götürür delikanlıyı ve der ki :

-Bu bahçenin en güzel gülünü bana getirirsen söyleyeceğim sana niye bu adamla evlendiğimi... Ama asla geri yürümek yok bahçede, arkana bakmak yok en güzel gülü istiyorum sadece...

-Memnuniyetle, der. delikanlı ve girer bahçeye.

Çok güzel sarı bir gül durmaktadır karşısında tam elini güle uzatmışken pembe bir gonca az ötede ilerler....

Ona uzanırken kadife kırmızı bir gül ilişir gözüne ilerde...Derken... Bir de bakar bahçenin sonuna gelmiş...

Kıza verdiği söz gelir aklına... Geri dönmek yok! Ne yapsın... Mecburen bulduğu alelade, hatta solmaya yüz tutmuş bir gülü mahcup bir şekilde götürü kıza. Kız gülümser gülü görünce.

-Bilmem aldın mı cevabını, der delikanlıya. Hayat bu bahçede yürümeye benzer.

15 Haziran 2014 Pazar

Enerjinizi kullanmayı öğrenin*




Enerjinizi kullanmayı öğrenin*

Beyin öyle bir güçtür ki..

Kafadan geçen her düşüncenin bir talep olduğuna inanıyorum...

iyi şey ister güzel şeyler düşünürseniz cevabı aynen öyle gelir ,

Ama hep korku ve kuşkuyla yaşarsanız aynen bunları da çağırırsınız.

Trafik kazasından korkan insanlar hep kazaya uğrarlar. Eğer siz korkuyla yola çıkar ve hep bunu beyninizde kurgulayıp etrafa negatif enerji yayarsanız mutlaka şoföre kaza yaptırırsınız ama arabayı siz kullanıyorsanız ve böyle korkularınız varsa eğer sakın araba kullanmayın...

Çocuğuna aşırı korumalı ana ve babalarının çocuklarına hep bir şeyler olur yani biri bir taş atsa bile gelir sizin çocuğunuzun kafasını bulur o zaman siz şunu düşünürsünüz "onu kollayıp korumasam hep başına olumsuz şeyler geliyor.
Neden acaba ? Bu tıpkı (yumurtamı tavuktan çıkar, yoksa tavuk mu)'yu andırmıyor mu?

Öyle mutsuz bir toplum olduk ki birbirimize günaydın diyemiyoruz, bir araya geldiğimizde hep olumsuz olaylar konuşuyoruz, biri bize nasılsın dese iyiyim demeye korkar olduk, işler nasıl deseler, derhal şikayet etmeye ve her şeyin kötü ve daha da kötüye gittiğini söylüyoruz, hastalıklarımızdan ve ölümlerden bahsediyoruz yani dostlarla da sohbetin güzelliği , keyfi kalmadı.
  Hep para olmadığından yakınıyoruz sanki bunu soran bizden para isteyecekmiş gibi. Aynen devam edin, neyi YOK diyorsanız, onu YOK etmeye devam edin,  sürekli şikayet edip etrafa olumsuz ve zavallı görünerek her şeyin
bereketini kaçırın, ayrıcada bu kadar mızırdanma sonunda dostlarınızı da kaçırdığınızı fark edeceksiniz.
  Sürekli param yok diyen insanlar paralarının bereketini öyle kaçırırlar ki bir gün gelir birde bakarlar gerçekten paraları bitmiş ama bu bitiş ani çıkan hesapta olmayan mecburi harcamalarda olabilir, sağlığa harcanması gereken miktarlar da olabilir.

Hep hastayım diyen insanlar mutlaka hasta olurlar beyin şartlanmaya görsün
hangi hastalıktan korkup, çağırıyorsanız size onu getirir.

Allah zaten verilen nimetlere şükretmesini bilmeyen kullarından bu nimetleri bir müddet sonra almaya başlar.
Çevrenize bakın örneklerni çok göreceksiniz.

Gelin bundan sonra Nasılsın diyenlere

ÇOK İYİYİM ÇOK ŞÜKÜR demekle işe başlayın.


Öyle bir toplum olduk ki karşımızdakini yargılamaktan sevmeye zaman bulamıyoruz.

Oysa her yaşta sevgiye ihtiyacımız var.

Sevgi sunulmazsa sevgi değildir.
Neyi severseniz sevin ama içinizde yoğun sevgi duyguları olsun.

Birisine sevginizi söylediğinizde hareketlerle bunu pekiştirdiğinizde ona öyle güzel bir enerji yollarsınız ki, onun mutluluğunun enerji şeklinde size geri dönüşünden
aldığınız
pozitifi başka hiçbir şeyde bulamazsınız.

Beyin öyle bir güçtür ki
,
  insan beyin gücünü kullanarak isterse kendini felç de edebilir, öldürebilir de, kanserini de yenebilir.
Yeter ki beynini şartlandırabilsin.
Beynimizde yaklaşık 13 milyar civarında sinir hücresi
vardır. Her bir hücre yaklaşık
7.3 kilo voltluk enerji açığa çıkarır.
Pratikte mümkün değil ama teorikte beyindeki tüm sinir hücrelerinin aynı anda enerjilerini saldığını varsayalım, yaklaşık
350 milyon kilo voltluk bir enerji açığa çıkar ki bu da büyük bir metropolün tüm elektrik ihtiyacını
karşılayacak güc e sahiptir.

Size tıp kitaplarına girmiş bir olayı anlatmak istiyorum,
"Et taşımaya yarayan soğutuculu bir tren, temizlenmek için bir istasyonda duruyor.

İşçiler vagonları temizlemeye başlıyorlar, işçinin biri bir vagonu temizlerken diğer işçi o vagonu boş sanıp kapısını dışardan kilitliyor.
Biraz sonra tren hareket ediyor, ve bir durak sonra et almak üzere bir istasyonda duruyor.

Kapalı kalan işçinin vagon kapısı açıldığında işçinin
donarak öldüğü görülüyor.

Fakat bir bakıyorlar ki, vagonun ısısı normal ısıda yani dondurucuya geçirilmemiş.
Ama kapalı kalan işçi bunu bilmediği, donarak öleceğini sandığı için beyin aynen donmanın şartlarını hazırlayarak,
donmanın tüm belirtilerek göstererek vücudunu buna uyduruyor."..



Biz ani stresleri çok severiz.

Çünki ani streste vücutta Adrenokortikotrop hormon (ACTH) artar ve hafıza, algılama, enerji süper olur.

Yani bu hormon strese karşı vücudun bir sigortasıdır.

Ama siz bu stresi kısır döngüye çevirirseniz yani sürekli beyninizde kurarsanız, hep bunu düşünürseniz, gelen olumlu şeylerin hepsi geri gider.

Yani unutkanlıklar, enerji kayıpları, isteksizlikler, migren, mide-bağırsak şikayetleri, uykusuzluklar, beyin tümörler, tansiyon iniş-çıkışları, vücudun muhtelif yerlerinde uyuşmalar, mutsuzluk, hatta depresyon ,kalple ilgili
şikayetler ve kansere zemin hazırlamış olursunuz.

Bunları kendinize niye reva göreceksiniz ki ?

Akıllı, kontrollü ve olumlu olmak yeterli.

Eğer büyük bir strese girdiyseniz kendinize hobiler bulun, yani kafanızı dağıtın.


Başka işlere kanalize olun ki stres yaratan faktörün etkisi az alsın veya sevdiğiniz, sizi mutlu eden şeylerle uğraşın.

Bunları da yapamıyorsanız dua edin, duaların insanlarda yarattıkları mistik etki onların pozitiflenmesini sağlar.

Ben evde sokakta bile hep iyilik diler ve hayır için dua ederim...

Saygılarımla,
   
*Prof. Yıldız Batırbaygil *

14 Haziran 2014 Cumartesi

4 Mayıs 2014 Pazar

TASARRUFLU OLMA YÖNTEMLERİ

Dolabınızda modası geçen yada kullanmadığınız bir çok elbise, takı, ayakkabı gibi eşyalarınız... Hatta spor yapmak için satın aldığınız ancak artık kullanmadığınız gereçler, biriktirdiğiniz fakat yıllardır yüzüne bile bakmadığınız koleksiyonlarınız, köşede duran ama artık hiç ilginizi çekmeyenmüzik aletiniz... Evinizdeki bu gereksiz kalabalıktan kurtulma vakti gelmedi mi? İşin kolayına kaçıp, zamandan da tasarruf etmek isterseniz, online satış ve açık arttırma siteleri tam size göre. Bu tüyoyu dikkate alırsanız, hem odanızda yer açıp yeni kullanım alanları yaratacak hem de kullanmadığınız eşyaları paraya dönüştürmüş olacaksınız.
Aylar, belki de yıllar önce abone olduğunuz dergi ve gazeteler periyodik olarak evinize gelmeye devam ediyor. Okumuyorsunuz, ancak o kadar alışmışsınız ki evinizde biriken bu fazlalık sizi hiç rahatsız etmiyor. Hem cebinize hem de evinize zarar bu durumdan sıyrılmazsanız, yakında eviniz bir çöp eve dönüşecek ve çöpe attığınız paranın hesabını bile tutamayacaksınız. Öncelikle online aboneliğe bağlanarak ya da Call Center’ı arayarak okumadığınız dergi ve gazete üyeliklerinizi iptal edin. Sonrasında biriken bu dergi yığınını 2. el online satışlarında ya da 2. el dergi satan dükkanlarda değerlendirip paraya dönüştürün

Haftalık ve tek seferlik yapacağınız mutfak alışverişine mutlaka aile üyeleriyle ortak bir liste oluşturarak çıkın. Listenin içeriğini ise, sadece ihtiyacınız olan öğelerden oluşturmalı ve liste dışına çıkmamaya özen göstermelisiniz. Ayrıca planlı olarak çıktığınız alışverişte satış elamanı da sizi etkileyemeyecektir.
Tatile çıkma kararı alışverişi de beraberinde getirir. Ancak bilirsiniz ki, sezonunda yapacağınız alışverişler bütçenize vereceğiniz en büyük zarardır. Her yıl yaptığınız tatil planı için, bir önceki sezon sonu alışveriş yaparsanız, yüzde70’e kadar varan daha az ödeme fırsatını yakalamış olursunuz. Bu avantajı ise sadece tatil alışverişinizde değil, tüm alışverişleriniz için kullanabilirsiniz. Ayrıca tatil için yapacağınız erken rezervasyon imkanlarından da yararlanarak bütçenize büyük bir katkıda bulunabilirsiniz.
                         
     ELİ AÇIK OLANLAR

Elim çok açık, para tutamıyorum diyenlerdenseniz, elinize geçen parayı, şimdiki ekonomik durumu baz almamanızı ancak gidişatı takip ederek, altına ya da dövize çevirmenizi öneririm. Bu sistemle, elinizde nakit para olmayacak ve anlık harcamalarınıza engel olacaksınız.

BOZUK PARALARI UNUTUN
Market, manav, kasap gibi yerlerden yapmış olduğunuz alışverişten artan bozuk paraları bir kumbaraya atın ve unutun. Çocukluğunuza geri dönerek bu alışkanlığı tekrar edinin. İhtiyaç anında açacağınız kumbaranız karşısında, geçen yıl giymiş olduğunuz montunuzun cebinde bulduğunuz parayı gördüğünüzde, ne hissettiyseniz aynı şeyi hissedeceksiniz.

KEYFİNİZE DÜŞKÜNSENİZ YANDINIZ
Özellikle İstanbul gibi bir metropolde yaşıyorsanız, toplu taşıma kullanımını bir kural olarak olmasa da, etik olarak benimsemelisiniz. Tek kişi olarak bindiğiniz taksi ya da yanınızda kimse olmadan kullanmış olduğunuz arabanızla hem trafik kirliliğine yol açıyor, hem de paranızı çöpe atmış oluyorsunuz. Metrobüs, metro, tramway gibi toplu taşıma araçları hem sizi istediğiniz yere daha çabuk götürecek hem de cüzdanınızdaki parayı eritmemiş olacaksınız.

YEME ALIŞKANLIĞINIZA DİKKAT
Dışarıda yemek yeme alışkanlığınızsa, para biriktirmenizi imkansız hale getiriyor. Özel bir gününüz değilse ya da özel bir program yapmadıysanız, hedefinize ulaşana kadar dışarıya aç karnına çıkmamanızı öneririm. Teferruat gibi görünen ancak para biriktirmenize büyük katkıda bulunacak olan bu önerime kulak verirseniz, harcamalarınızın azaldığına şahit olacaksınız. Ayrıca evde hazırlamış olduklarınızla daha sağlıklı besleneceksiniz...

7 Nisan 2014 Pazartesi

4 Nisan 2014 Cuma

50 YAŞI GEÇTİNİZ Mİ, CEVABINIZ EVETSE OKUYUN








ENDİŞELENMEYİN, BÖBREK MAFYASI ARTIK SİZİNLE İLGİLENMİYOR.

UÇAK KAÇIRMA OLAYLARINDA İLK SERBEST BIRAKILACAK REHİNE SİZSİNİZ.

KİMSE SİZİN BİR YERLERE KAÇIP GİTMENİZİ BEKLEMEZ.

AKŞAM SAAT 21:00 DE ARAYAN DOSTLARINIZ “UYANDIRDIM MI” DİYE SORACAKLARDIR.

SİZİN İÇİN ARTIK HAYATTA DERS ALINACAK BİR ŞEY KALMAMIŞTIR.

ÜZÜLMEYİN, ALDIĞINIZ HİÇBİR ŞEYİ ESKİTEMEYECEKSİNİZ.

AKŞAM YEMEKLERİNİ 16:00 DA YAPABİLİRSİNİZ.

SEKS OLMADAN YAŞAYABİLİRSİNİZ AMA GÖZLÜKSÜZ ASLA.

SAĞLIKLA İLGİLİ KONULARDA ÇOK HARARETLİ TARTIŞMALARA GİRERSİNİZ.

HIZ LİMİTİNİ AŞMA GİBİ BİR SORUNUNUZ YOKTUR.

PLAJDA GÖBEĞİNİZİ İÇERİ ÇEKMEK GİBİ BİR SIKINTIYA KATLANMAZSINIZ.

GÖRME BOZUKLUĞUNUZ DAHA KÖTÜ OLMAYACAKTIR.

EKLEMLERİNİZ EN DOĞRU HAVA TAHMİN BİLGİSİNİ VERİR.

TÜM SIRLARINIZ ARKADAŞLARINIZDA GÜVENDEDİR, ZİRA ONLARDA HATIRLAMAYACAKLARDIR.

BU LİSTEYİ SİZE KİMİN YOLLADIĞINI BİLE HATIRLAMIYORSUNUZ.

DİKKAT ETTİYSENİZ RAHAT OKUYABİLMENİZ İÇİN HER ŞEY BÜYÜK HARFLE
YAZILMIŞTIR....

22 Mart 2014 Cumartesi

Yavaş yavaş ölürler






Yavaş yavaş ölürler
Seyahat etmeyenler.
Yavaş yavaş ölürler
Okumayanlar, müzik dinlemeyenler,
Vicdanlarında hoşgörüyü barındıramayanlar.

Yavaş yavaş ölürler
Alışkanlıklarına esir olanlar,
Her gün aynı yolları yürüyenler,
Ufuklarını genişletmeyen ve değiştirmeyenler,
Elbiselerinin rengini değiştirme riskine bile
girmeyenler,
Bir yabancı ile konuşmayanlar.

Yavaş yavaş ölürler
Heyecanlardan kaçınanlar,
Tamir edilen kırık kalplerin gözlerindeki pırıltıyı
görmek istemekten kaçınanlar.

Yavaş yavaş ölürler
Aşkta veya işte bedbaht olup yön değiştirmeyenler,
Rüyalarını gerçekleştirmek için risk almayanlar,
Hayatlarında bir kez dahi mantıklı tavsiyelerin dışına
çıkmamış olanlar

Yavaş Yavaş Ölürler/Pablo Neruda

8 Mart 2014 Cumartesi

KADINLAR GÜNÜMÜZ KUTLU OLSUN




c

İşte bizim özetimiz!






İşte bizim özetimiz!




Akşam
annemle
babam televizyon
seyrediyorlardı. Annem, 'Geç oldu', 'zaten yorgun...um, ben

yatıyorum.'
dedi.
Annem kalktı, mutfağa gitti.

Çerez-meyve tabaklarını
çalkaladı
kaldırdı.
Sabaha hazır olsun diye
çaydanlığı doldurdu,
demliğe çay
koydu.
Şekerliğe baktı, dibinde
az
kalmış, üstüne
ekledi.
Kahvaltı
için
buzluktan ekmek çıkardı,

akşam
yemeği
için çözülsün diye de eti
aşağıya koydu.

Kahvaltı masasını hazırlamak
için masanın
üstündekileri
topladı
Telefonu
şarja
koydu,
telefon defterini kapatıp
yerine koydu.

Sonra çamaşır makinesinden
ıslak çamaşırları çıkarıp
astı ve makineyi tekrar
doldurdu.
Banyodaki
çöp
sepetini boşalttı. Islak bir
havluyu kurusun diye duş perdesinin
borusuna
astı.
Bir
gömlek
ütüledi, kopuk düğmesini
dikti.
Çiçekleri
suladı.
Esneyerek gerindi ve yatak
odasının yolunu
tuttu.
Çalışma masasının yanından
geçerken durdu,

öğretmene tezkere yazdı, okul
gezisi için para sayıp
ayırdı, eğildi, sandalyenin
altına girmiş ders kitabını aldı, masanın
üstüne
koydu.
Kek tarifleri defterini
çıkardı,
arkadaşına söz verdiği tarifi
bir kağıda yazdı, çantasına
koydu.
Bakkaldan alınacakları not
etti, notu da
Çantasına
koydu.
Sonra gitti, 3'ü 1 arada
temizleme
losyonuyla yüzünü yıkadı,
dişlerini fırçaladı.

Gece kremini ve kırışık
önleyici nemlendiricisini sürdü.

Tırnaklarına baktı,
törpüledi.

İçeriden 'sen yatmaya gitmemiş
miydin' diye seslenen
babama 'şimdi gidiyorum'
deyip
köpeğin
su
kabını
doldurdu.
Kapıları pencereleri kontrol
etti,
holdeki lambayı
yaktı.
Kardeşimin
odasına gitti, oğlan
uyumuş,
lambasını
söndürdü, bilgisayarını
kapattı, gömleğini astı, yerdeki kirli çorapları
toplayıp sepete
attı.
Bana
geldi,
'haydi yat artık, biraz da
yarın çalışırsın,' dedi.

Kendi odasına gitti, saati
kurdu, ertesi gün
giyeceklerini
hazırladı.
6 maddelik acil işler
listesine 3
madde daha
ekledi.
Kendi kendine iyi geceler
diledi,
hayallerinin gerçekleştiğini
gözünün önüne
getirdi.

İşte o
sırada
babam televizyonu kapattı,
ortaya öylece bir 'ben
yatıyorum'
dedi ve gitti yattı.

Sizce bu
işte
bir gariplik yok mu?

Kadınların neden daha uzun
yaşadığını
merak etmiyor
musunuz?

ÇÜNKÜ BİZİM YAPIMIZ UZUN
ÇEKİŞLİ (ve
işimizi bitirmeden öyle çabuk
çabuk ölemeyiz)!

Şimdi bu yazıyı
tanıdığınız
olağanüstü kadınlara gönderin.
Emin olun, hepsi bayılacaktır. SONRA DA
ARTIK
YATIN!...

16 Şubat 2014 Pazar

14 Şubat'ta Alınmaması Gereken Hediyeler..


1- Büyük beden kıyafetler..


2-Yemek kitabı


 3-Evcil hayvan


4-İç çamaşırı


5-Parfüm


6-Peluş ayıcık


7-Saç bakım seti..

8-Ev gereçleri..



9-PEMBE PORSCHE:))))


10-Çiçek..(Biraz araştırın lütfen,bu çok kolay....)

Sizce listeye başka neleri ekleyebiliriz? Önerilerinizi bekliyorum arkadaşlar..



11 Şubat 2014 Salı

Evlenmeli mi .evlenmemeli mi?



Evlenme, sultanlık budur
Tut ki evlendin kazara
Sabredip artık otur.
Bir beladır geldi say
Söylenme,insanlık budur.))))))

     * Laedri



*Arapçada "bilmem" anlamına gelir.

kime ait olduğu bilinmeyen edebi eserin sonuna "laedri" yazılır.

yazarı bilinmeyen, anonim anlamına gelir.

Evlenmeli mi evlenmemeli mi?

Son 10 yıl içerisinde yapılan araştırmalar, evliliklerinin % 50 sinin ilk 5 yıl içerisinde bittiğini, ilk 1 senede biten evliliklerin ise giderek arttığını gösteriyor. İşte uzmanından evlilik öncesi öneriler...

Uzm. Psikolog Çiğdem Yumbul - Psikoloji İstanbul
Kimileri evlilik için aşkın yeterli olduğunu savunurken, kimileri aslında mutlu evliliklerin sırrının eş ile iyi iletişim içinde olmak olduğunu savunuyor. Aileniz size eş seçmede en önemli olan şeyin sizinle aynı değer yargılarına sahip biriyle evlenmek olduğunu söyleyebilir. Arkadaşlarınız aşkın bütün sorunları gidereceğini söyleyebilir. Bugünlerde herkes evlilik düşünen çiftlere çeşitli tavsiyelerde bulunuyor. Bu tavsiyeler ne tam olarak doğru, ne de tam olarak yanlıştır.
Son 10 yıl içerisinde yapılan araştırmalar, evliliklerinin % 50 sinin ilk 5 yıl içerisinde bittiğini, ilk 1 senede biten evliliklerin ise giderek arttığını gösteriyor. O halde bir evliliğin başarılı olup olmayacağını belirleyen faktörler nelerdir? Hangi çiftler evlenmemelilerdir? Evliliğe hazır olduğunuzu nasıl anlarsınız? Ciddi bir ilişki içindeki çiftler evlilik, ayrılık ya da birlikteliklerini olduğu gibi tutma kararını nasıl almalıdırlar?
Tatmin Edici bir Evliliği Belirleyen Faktörler
Evlilik üzerine çalışmalar yapan uzmanlar, bir evliliğin gelecekte nasıl olacağını belirleyen pek çok faktör bulmuşlardır. Bu faktörler “evlilik üçgeni” olarak adlandırılan üçgen bir model çerçevesinde incelenebilir. Bu modeldeki 3 ana özellik şunlardır:
1) Bireysel Özellikleri
Bireylerin kişilik özellikleri, sağlıklı bir duygusal yaşama sahip olup olmadıkları, değerleri, inançları ve tavırları. Bu özelliklerden birkaçı: esneklik ve kendine saygı (olumlu faktörler), depresif ruh hali ve dürtüleriyle hareket etme (olumsuz faktörler), kişilerarası ilişkiler (kendine güven) ve evlilik hakkında gerçekçi inançların olması.
2)  Çift Özellikleri
Çiftler arası iletişim ve çatışma çözme becerileri, çiftin ne kadar zamandır tanıştıkları ve birbirlerini ne kadar iyi tanıdıkları, ortak değerlere ve hedeflere sahip olma (olumlu faktörler) ve evlilik denemesi olarak çiftin beraber yaşaması (olumsuz faktör)
3) Bireylerin ve İlişkinin İçinde Bulunduğu Şartlar
Çiftlerin aile geçmişlerinin özellikleri (önceki evlilikleri, eğer varsa bu evlilikten olan çocukları, bireylerin kendi ebeveynlerinin evlilik kalitesi, ailelerindeki iletişim kalitesi, evlenme yaşı, ebeveynlerin ya da arkadaşların evliliğe onay verip vermemeleri).
Kendinizi ve İlişkinizi Değerlendirin
İlk adım yukarıda belirtilen faktörleri anlamak ve incelemektir. İkinci adım bu faktörleri kendiniz ve ilişkiniz açısından değerlendirmektir. Bunu değerlendirmenin en etkili ve kolay yolu Evlilik Öncesi Değerlendirme Envanterleri’ni doldurmak ve sonuçları partnerinizle beraber değerlendirmenizdir. Yurt dışında yaygın olarak kullanılan envanterlerin bazıları FOCCUS, RELATE ve PREPARE’dir. Ülkemizde de Evlilik uyumunu değerlendirmek için Çiftler Arası Uyum Ölçeği (DAS) kullanılmaktadır.
Evlilik Öncesi Danışmanlık
Evlilik öncesi danışmanlık almak çeşitli alanlarda çiftlere yardımcı olabilir.
1) İletişim Becerilerini Geliştirmek
Etkin bir şekilde karşıdakini dinleyebilmek, onun anlatmak istediği şeyi anlayabilmek bazı kişiler için geliştirilmesi gereken bir özellik olabilir. İletişimi kuvvetli bir çift, ortaya çıkan sorunları tartışmak ve çözmek konusunda daha başarılıdır. Çiftler arasında “duygusal anlamda güvenme” yi sağlayan en önemli faktörlerden biri çiftin iyi bir iletişim içinde olmasıdır.
2) Çiftlerin Birbirinden Beklentilerinin Tartışılması
Evli çiftlerin rol dağılımı konusunda evlenmeden önce hiç konuşmamış olmaları sıkça rastlanan bir durumdur. İş, ev ekonomisinin idare edilmesi, ev işlerinin dağılımı, ebeveynlikle ilgili sorumlulukların paylaşılması, yani genel olarak evlilikte kimin ne yapacağı sorusu evlilik öncesi konuşulması gerek konulardır. Çiftlerin birbirinden beklentilerini açık ve dürüst bir şekilde dile getirmeleri evlilik boyunca bu konuda çıkabilecek sorunları önlemede önemli bir rol oynar.
3) Çatışma Çözme Becerilerinin Öğrenilmesi
Hiç kimse evliliğinde çatışma yaşayacağını düşünmez. Gerçekte ise bir çift evlilikleri boyunca çöpü kimin atacağı kadar basit anlaşmazlıklardan tutun da duygusal anlamda çiftleri yıpratan daha büyük sorunlara kadar birçok çatışma yaşarlar. Bu çatışmaları içinden çıkılmaz bir hal almadan çözebilmek, sorunlara yapıcı çözümler üretebilmek ve tartışma ile geçen zamanı önemli ölçüde azaltmak için çok etkili yollar vardır. Evlilik üzerine önemli çalışmaları bulunan John Gottman’ın araştırmaları, çatışma çözme becerileri geliştirmiş çiftlerin diğerlerine oranla daha az boşandıklarını göstermiştir.
4)  İlişki Dengesinin Kurulması
İlişkide “sana” “bana” ve “bize” ne kadar ilgi ve dikkat gösteriliyor? Bu anlamda dengesini kaybetmiş bir ilişkide (mesela ilişkide her zaman eşlerden birinin istekleri ve beklentileri önemliyken diğerinin istekleri ve beklentileri karşılanmıyor ve sürekli göz ardı ediliyorsa) birçok sorunla karşılaşılması sürpriz değildir. Bu bağlamda çiftler birbirleri ve ilişkileri için faydalı olabilecek çözümlere gitmelidirler.
5) Bireylerin aile sorunlarının belirlenmesi
Nasıl davranmamız, sorunlarla nasıl başa çıkmamız, sevgimizi nasıl gösterdiğimiz gibi daha birçok davranışımız, aslında erken yaşta ailemizden, ebeveynlerimizden ve bizim için önemli olan başka kişilerden gördüklerimiz ve öğrendiklerimiz doğrultusunda şekillenir. Eğer bir kişi kendi ailesinde çokça çatışma ve sevgisizlik görmüşse, bunun kişinin evliliğine nasıl etki ettiğine bakmak önemlidir. Kendi ailelerinde yaşanan olumsuzlukları kendi evliliklerinde de tekrar eden bireyler, bu bağlantıyı anlayabilirlerse, tekrar eden öğrenilmiş davranışlarını daha kolay durdurabilmektedirler.
6) Kişisel, Ailevi ve Çift olarak hedefler geliştirmek
Birçok evli çift kendileriyle, aileleriyle ya da ilişkileriyle ilgili hedeflerini tartışmazlar. 5 yıl sonra hayatınızda nerde olmak istiyorsunuz? Çocuk yapmaya hazır mısınız? Kaç tane çocuk istiyorsunuz? Çocuk sahibi olmak için en uygun zaman ne zaman? Bunun gibi birçok soru çiftlerin üzerinde konuşması ve tartışması gereken konulardır.
Evlilik aslında üzerinde çalışılması, emek verilmesi gereken bir kurumdur. İlişkiler ve kişiler zaman içerisinde değişebilir, önemli olan çiftlerin bu değişikliklere nasıl uyum sağladıklarıdır.
Günümüzde boşanma oranı çok yükselmiştir. Amerika’da %50 olan boşanma oranı, Türkiye’de bu kadar yüksek olmamakla beraber son yıllarda oldukça artmıştır. Evliliği düşünen çiftler, evlilik öncesi birbirlerini tanımak için ne kadar çaba sarf ederlerse, evlilikte sorun yaşama ve boşanma ihtimalini o oranda düşürmüş olurlar.
Evlilik öncesi danışmanlık almak çiftlerin ilişkileriyle ilgili halihazırda yaşadıkları sorunların çözümünde ve sağlıklı bir evlilik kurmalarında büyük destek sağlamaktadır. Evlilik öncesi danışmanlık almış birçok çift seanslardan sonra iletişim becerilerini geliştirdiklerini ve ileride evlilikte çıkabilecek sorunlara karşı daha olumlu bir tavır benimsediklerini belirtmişlerdir.

25 Ekim 2013 Cuma

DİLENCİ



Bir Kral, sabah gezintisi sırasında bir dilenciye rastlar.

-Dile benden ne dilersen, diye soran Krala dilenci gülerek;


-Sanki benim her dileğimi gerçekleştircekmiş gibi soruyorsunuz, der.

Kral bu cevaba şaşırır ve sohbet ilerler.

-Pek tabii her dediğini yerine getirebilirim. Sen söyle bakalım, ne istiyorsun?

-Söz vermeden önce iki kez düşünün Kralım, der.

Dilenci sıradan bir dilenci değildir. Kral ısrar eder.

-Ne istersen iste sana verebilirim. Ben güçlü bir Kralım. Yerine getiremeyeceğim hiçbir dileğin olamaz, der.

Bunun üzerine dilenci, elinde ki kaseyi Krala uzatır ve;
-Bu kaseyi herhangi bir şeyle doldurabilir misiniz? diye sorar.

Kral bir kahkaha atar ve vezirine kaseyi altınla doldurmasını emreder. Kase dolup taşmakta ama sonrasında hemen boşalmaktadır. Altınlar, buhar olup uçmaktadır sanki. Kralın onuru kırılır. Bir dilencinin kasesini dolduramadığı ülkede kulaktan kulağa yayılır. Giderek pırlantalar, elmaslar, yakutlar akıtılır kaseye. Ne var ki kasenin dibi yoktur sanki. Dolup taşmasına rağmen kase sürekli olarak boş kalmaktadır. Kral yenik düşmüştür. Dilenciye yakarır.

-Tamam, tamam sen kazandın. Dileğini yerine getiremesim ama lütfen bana kasenin neden yapılmış olduğu söyle, der.

-Çok basit, diye yanıtlar dilenci. İnsan dimağından yapılmıştır. Yani insanın arzu ve isteklerinden. Doymak bilmez oluşu bundandır. Bu gerçeği bir kez kavrarsan yaşantın değişir. İstek dediğin nedir ki! İstek ulaşılana kadar, belli bir süre heyecan veren bir duygudur. Örneğin bir iş istersin... Bir araba....Ev... Eş... Bir başka şey! Tek tek herbirini elde ettiğinde, her şey anlamını yitirir. Neden? Çünkü beynin, onları dışlar. İş senin, araba da garajdadır ve artık istek uyandırmamaktadır. Heyecan, onu elde ettiğinde sönüp gitmiştir. Gene boşluğa düşer, yeni bir istek yaratmak zorunda kalırsın. İstek doyumsuzluk uyandırır ve giderek bir 'dilenci' olursun. Bir istekten bir diğerine çırpınıp durursun. Amacına ulaşır ulaşmaz bir yenisini yaratırsın. İsteğin bu yönünü kavradığında yaşamının dönüm noktasındasındır demektir. Bu durum ancak seni mutlu edevek şeyleri dışarıda değil, kendi içinde aradığın zaman gerçekleşir. Ve geçek tatmine ve mutluluğa ancak o zaman erişirsin, der.

 Bir kralın dilenciye, bir dilencinin de krala dönüşmesi an meselesidir. Yaşam, dilenmek için çok kısa....

18 Ekim 2013 Cuma

VASİYET



Ölmek üzere olan yaşlı bir baba, yatağının başına üç oğlunu çağırarak, onlara vasiyette bulunur:

- Oğullarım, ben ölünce, birbirinize düşmemeniz için, size sahibi olduğum 17 deveyi paylaştırmak istiyorum. Miras olarak develerin yarısını büyük oğluma, üçte birini ortancaya, dokuzda birini ise küçük oğluma bırakıyorum.

Babalarının ölümünden sonra, mirası babalarının vasiyeti uyarınca paylaşmak üzere kardeşler bir araya gelirler. Fakat bir türlü işin içinden çıkamazlar. Mirası babalarının istediği gibi pay edemezler. Çünkü 17 sayısı ne 2' ye, ne 3'e, ne de 9'a bölünebilir.

Bu işin üstesinden ancak köyün tecrübeli ehli, yaşlı bilgesi gelir, diye düşünüp ona gider danışırlar. Bilge kişi:

-Benim bir devem var, onu da alıp yeniden hesap yapın! der.

Bu çok şaşıran oğullar, 18 deveyi pay etmeye girişirler. Önce 2'ye bölerler, büyük oğlu 9 develik payını alır. Sonra üçe bölerler, çıkan 6 deveyi de ortanca oğul alır. Daha sonra dokuza böldüklerinden 2 deveyi de küçük oğul alır. Ama bütün develeri paylaştırdıktan sonra ortada fazladan bir deve kalır, yine.

Oğullar bu duruma da bir çözüm getirmesi için yaşlı bilgeye başvururlar. Bilge kişi güler ve:

-İyi öyleyse! der. Sorununuz çözümlendiğine göre, ben de devemi geri alabilirim.

Bilge kişi tıpkı bilgi gibi katalizör olarak girer, çözümü sağladıktan sonra olaydan çıkar. Sorunu çözmede insanlara yardımcı olur, ama kendinden de bir şey eksilmez. Özelikle sevgi ve bilgi verdikçe azalmayan, daha da çok artan, tükenmez bir özelliğe ve güzelliğe sahiptir.

 

11 Ekim 2013 Cuma

CENNET_CEHENNEM

Bir samuray rastladığı bilgeye kafasına takılan bir soruyu yöneltti:
-Cennet nasıl bir şeydir, cehennem nasıl bir şeydir?





Din adamı azarlarcasına karşılık verdi Samuray'a:
-Git başımdan, senin sorularına ayıracak vaktim yok!

Ummadığı bu cevaba bir de yanında ki arkadaşlarının gülmesi eklenince Samuray'm kan beynine sıçradı. Hemen kılıcını çekti ve bilgeye doğru hamle yaptı:

-Şimdi senin o kelleni gövdenden ayıraçağım; sen kiminle konuştuğunu sanıyorsun?

Din adamı hiç heyecana kapılmadan Samuray'm kendisine iyice yaklaşmasını bekledi. Sonra da Samuray'a sakin bir şekilde seslendi:

-İşte Cehennem budur!

Samuray şaşırdı. Kılıcı havada kaldı. Sonra da onu kılıfına sokarak bir kenara oturup sakinleşmeye başladı. Kendi kendisine söylendi:

-Az kalsın savunmasız bir insanı öldürcektim; üstelik de bir bilgeyi.

Sakinleştikten sonra bilgeye bakarak alçak sesle  konuştu:

-Özür dilerim, efendim.

Bilge gülümseyerek karşılık verdi savaşcıya:

-İşte Cennet de budur.

4 Ekim 2013 Cuma

İNSANOĞLU


















Bilgeye öğrencileri;
-İki sorumuz var, dedi.
-Sorun dedi, bilge.
Öğrencileri birinci sruyu sordu:
-İnsanoğlunun hangi davranışları sizi çok şaşırtır?
Bilge;
-Hepsi. dedi ve sıraladı:
Çocukluktan sıkılırlar. büyümek için acele ederler ama büyüdükçe de çocukluklarını özlerler.
Para kazanmak için sağlıklarını yitirirler, sonra sağlıklarını geri almak için kazandıkları paraları verirler.
Yarınlarından endişe ederken bugünü hep unuturlar, dolayısıyla ne bugünü ne de yarını yaşarlar.
Hiç ölmeyecek gibi davranırlar ama hiç yaşamamış gibi ölürler.

Öğrenciler ikinci soruyu sordu:
-Peki siz ne öneriyorsunuz?
Bilge düşünmeden cevap verdi:

-Kimseye kendinizi sevdirmeye kalkmayın. Yapmanız gereken tek şey, kendinizi sevilmeye bırakmaktır. İkincisi: Hayatta en çok şeye sahip olmak, asıl zenginlik değildir; asıl zenginlik, en az şeye ihtiyaç duymaktır.
 
Herkese hayırlı cumalar...

28 Mayıs 2013 Salı

BAHAR TEMİZLİĞİ






Yazmayan kalemleri.
Sayfası bitmiş defterleri.
Kulpu kırık fincanları.
‘Zayıflayınca giyerim’ kotunu.
Son 5 aydır giymediğiniz kıyafetleri.
... Arka balkona tıkıştırdığınız, bir gün yüzünü yenilerim pırıl pırıl olur dediğiniz o sandalyeyi.
Dibi kararmış tencereyi.
Taşındığınız hangi evden kaldığı, hangi kapıyı açtığı artık meçhul olan o anahtarları.
Sırf genç ve güzel çıkmışsınız diye yanınızda o hiç sevmediğiniz tiple poz verdiğiniz fotoğrafı.
Çekmecenin dibindeki müzik kasetlerini (kaset mi kaldı allah aşkına)
Atın.
Ohh bir ferahlayın bakalım. Tamam mı?
Şimdi ihtimalleri atın.
‘Olacaktı, son anda olmadı’ları atın, olmamış işte.
Takılıp kaldığınız o günü.
Düşünüp durduğunuz o lafı.
Atın.
Küstüğünüz için uzun zamandır görmediklerinizin aklınızda kalan son görüntüsünü.
Alındıklarınızın, gücendiklerinizin hiç umurunda olmayan o ‘olayı’
Atın.
O hiç beceremediğiniz yemeğin tarifini
Kestiğiniz eski gazete küpürünü
İçinizi kemiren o ukteyi
Atın.
Zamanı gelince yiyeceğiniz soğuk intikam yemeğini de dökün.
Soğuk yemeğin hiç tadı olmaz, dışarıdan bir döner söyleyin daha iyi.
Buzdolabının üzerindeki diyet listesini (faturaların altında duruyor)
Depodaki koşu bandını.
Atın.
Cevabı olmayan soruları
Kaçırdığınız fırsatları
Atıldığınız işleri
Beceremediğiniz ilişkileri
Kişisel gelişim kitaplarını
Atın.
Arkanızdan konuşanları.
Önünüzü kapayanları.
Alamadığınız terfiyi
Oturamadığınız evi
‘Şimdiki aklım olsa’ları
Aldığınız en kötü karneyi.
Hatta en iyi karneyi.
Çalışmayan saatleri.
İşe yaramayan fikirleri.
Kaçan trenleri.
Zamansız yaşlandıran dertleri.
‘O gün’ olanları.
Halının altına süpürdüklerinizi.
Dolabın dibine iteklediklerinizi.
Atın.
Bakın, ne güzel güneş çıktı.


24 Nisan 2013 Çarşamba

NE ÇOK UZAK;NE ÇOK YAKIN...





Hikaye şöyle.. Çok eski zamanların dondurucu bir kışı yaşanırken, bütün hayvanlar acımasız soğuktan çok etkilenmiş ve çok büyük kayıplar vermişler. Ama en çok kayıp veren kirpilermiş. Çünkü onların pek çok hayvan gibi kalın kürkleri olmayıp, kendilerini sıcak tutması mümkün olmayan dikenleri varmış. Bu durumdan çok endişe duyan kirpiler, en az zararla kışı geçirebilmek için meclislerini toplamış ve çözüm aramaya başlamışlar. Tartışa tartışa, nihayet gece olunca tüm kirpilerin bir araya toplanmasına ve birbirlerine çok yakın durarak geceyi geçirmelerine karar vermişler. Böylece kirpiler birbirlerinin vücut sıcaklığından yararlanacak ve aralarındaki hava akımını önleyerek donmaktan kurtulacaklarmış. İlk geceki deneyimlerinde bunun işe yaradığını görmüşler. Ama daha önce hiç ön göremedikleri bir başka problem çıkmış ortaya. Üşüyen kirpiler birbirlerine fazla yaklaştıklarından kirpiler birbirlerini sivri oklarıyla yaralamışlar. Daha sonraki gece yaralanma korkusundan dolayı kirpiler, bu defa da birbirlerinden uzak durmuşlar ama bu sefer de donmaktan kendilerini
kurtaramamışlar.
Ne var ki, her gece, bazen uzaklaşarak bazen de yakınlaşarak, deneye yanıla birbirlerinin vücut sıcaklığından yararlanacak kadar yakın, ancak birbirlerini incitmeyecek kadar uzak durmayı öğrenmişler. Bu değerli öğreti de onların hayatta kalmalarına neden olmuş.
Bu dönem zoru başarabilen kirpilerin dönemi olacak.

16 Nisan 2013 Salı

Temizlik Yaptım Bugün...



Temizlik yaptım bugün...

Hem de tüm benliğimde
Bütün kaslarımı, sinirlerimi, kemiklerimi hatta kanımı bile temizledim.
Kırgınlıklarımı dışarı çıkardım ilk önce.
Görmenizi isterdim.
Nasıl da çok yer kaplıyorlarmış inanmazsınız.
Bağışlamayı yerleştirdim yerine özenle.
Titizlikle her birinin üstüne ektim tohumlarını.
Her yere görebildiğim göremediğim her yere serptim.
Atarken kırgınlıklarımı bakmadım neydi onlar diye.
Gelecek geçmişten çok daha fazla yaşanası.
Bakmadım merak da etmedim.
Bağışlamayı ekerken tekrar kırılmaktan korkuyordum belki.
Kıskançlığımı çıkardım.
Meğer ben ne az kıskançmışım.
Çok kolay oldu.
Sevindim.
Sanki kaybetmiş bir eşyamı bulmuş gibi oldum.
Çok şükür ki kin ve nefret yoktu yüreğimde.

Nasıl temizlerdim hiç bilmiyorum.
Sıra korkularıma gelmişti.
Çıkarmaya bile korktum önce.
Ne de çok alışmışım onlarla yaşamaya.
Bunca acı ve endişeye nasıl alışılır
İçten içe bir sevgi nasıl duyulur anlayamadım.
Yerini toprağını sevmiş mor bir menekşeydiler.
E ne de olsa iyi bakmıştım onlara.
Her gün yeni yeni korkular ekleyip endişelerimle sulamıştım.
Mutluluklarımı ümitlerimi ne de çok ihmal ettiğimi anladım o an.
Bu ilgiyi onlara verseydim her gün onları düşünüp birer umut daha ekseydim; almadan verip beklemeden sevseydim.
Her şeyden önce içimdeki gücün ve sevginin daha fazla farkında olsaydım böyle bahar temizliklerine ihtiyacım kalmazdı.
Çok zorlandım korkularımla.
Birbirlerinin içine halkalar misali girmişlerdi.
Kenetlenmişlerdi adeta.
Ama onları da sevgiyle çıkardım. . ve onları yaşamaktan hem de bir zamanlar bir kabus gibi yaşamaktan pişmanlık duymadan çıkardım. .
Kızsaydım onlara bağırıp çağırsaydım. yine dönüp dolaşıp geleceklerini biliyordum.

Temizlik yaptım bugün. .

Bahar temizliği.
Neşe ektim hoşgörü güven sevgi ektim. .
Almadan vermeyi sevilmeden de sevmeyi paylaşmayı ektim. .
Korkusuzlukları ektim alabildiğine...
Saatlerce ektim korkusuzluğu...
Mutluluk ektim doğallık.
Sonsuzluk...
Bağışlama ektim.
Sevgi ektim her hücreme.
Coşku heyecan sessizlik ektim.
Tüm güzel fikirler sessizken geliyor bana...
Kabullenme ektim.
Baş eğme değil.
Olduğu gibi kabullenme ...

Edward Morrison


Evet ,şimdi temizliğe başlayalım,hepimize kolay gelsin...

3 Nisan 2013 Çarşamba

YAŞLARI SİL

Evde bir değişiklik yapmaya kalktığımda, her şeyin düşünülenden iki misli daha pahalıya geldiğini ve iki misli daha uzun zaman aldığını öğrendim.

Tasalandıklarımın  çoğunun gerçekleşmediğini öğrendim.

Evde yapılmış kurabiyelerin sıcakken yenmesi gerektiğini öğrendim.


Çocuksuz  çiftlerin çocuğunu nasıl yetiştirmen gerektiğini daima senden çok daha iyi bildiklerini öğrendim.


Hiçbir kaliteli malın ucuz bir fiyata satılmadığını öğrendim.

İnsanlara iyi davranmanın hiçbir maliyeti olmadığını öğrendim.


Haklı olan insanlarla tartışmanın ne kadar zor olduğunu öğrendim.

İyi kalpli olmanın mükemmel olmaktan daha önemli olduğunu öğrendim.


Bir tartışmayı tatlıya bağlamadan yatağa gidilmemesi gerektiğini öğrendim.

Bugün yediğim baklayı yarın üzerimde fazla kilo olarak göreceğimi öğrendim.


Biri "Sorun para değil ilkelerdir." dediğinde, sorunun genellikle para olduğunu öğrendim. 

Tepki göstermenin düşünmekten çok daha kolayımıza geldiğini öğrendim.


Yaşamın kimi zaman insana ikinci bir şans tanıdığım öğrendim.

Ailemin beni sevmesi için daima mükemmel olmam gerekmediğini öğrendim.


Küçük kararları aklımla, büyük kararları ise kalbimle almam gerektiğini öğrendim.

Sevmek ve sevilmenin dünyada ki en büyük neşe kaynağı olduğunu öğrendim.


Uygun giyimin başarı için yardımcı olduğunu öğrendim.

Bir eşle tartışmada, ilk "Özür dilerim, kalbini kırdım, lütfen beni affet" diyenin kazanan taraf olacağını öğrendim.


Evlilik yıldönümünü unutmanın bir facia olabileceğini öğrendim.

Kimsenin sır saklamayacağını öğrendim.


İnsanların uçtaki "Lütfen motorlar duruncaya kadar kalkmayınız" uyarısı hariç, her makul uyarıya uyacaklarını öğrendim.

Bir insanın en büyük ihtiyacının takdir edilmek olduğunu öğrendim.

Ne zaman acelem olsa, önümdekilerin acelesi olmadığını öğrendim.

Bütün kadınların çiçek yollamaktan hoşlandıklarını öğrendim.

Seven, sadık bir eşin, bir erkeğin en değerli hazinesi olduğunu öğrendim.


Sevgi evde öğretilmemişse, başka yerde öğrenmenin zor olduğunu öğrendim.

Fikirlerin sorulmasından herkesin hoşlandığını öğrendim.


Para her şey değildir diyenlerin genellikle çok parası olan kimseler olduğunu öğrendim.

Peki size neler öğretti hayat paylaşalım mı?

alıntıdır..

26 Ocak 2013 Cumartesi

HAYAT





Bir grup eski öğrenci, emekli hocalarını ziyarete gitmiş. İşlerinden ve sorunlarından söz etmişler. Hoca, iş yaşamında her biri önemli yerlere gelmiş eski öğrencilerine, kahve ikram etmek üzere mutfağa gitmiş. Biraz sonra değişik boy, renk ve kalitede birçok fincanın bulunduğu bir tepsiyle geri dönmüş.

Kimi porselen, kimi seramik, kimi cam, kimi plastik olan fincanları ve kahve termosunu masaya koyup, kahvelerini oradan almalarını söylemiş.

 Farkına vardınız mı bilmem. Zarif görünümlü, güzel, pahalı fincanların hepsi alındı, masada yalnızca ucuz ve basit görünümlü fincanlar kaldı. Elbette ki kendiniz için en güzelini istemek ve onu almak çok normal ama işte bu demin bahsettiğiniz problemlerinizin ve stresin nedeni. Hepinizin istediği fincan değil, kahve iken, bilinçli olarak her biriniz birbirinizin aldığı fincanları gözleyerek, daha iyi olan fincanları almaya uğraştınız. Yaşam kahveyse; iş, para ve mevki fincandır. Bunlar yalnızca yaşamı tutmaya yarayan araçlardır ama yaşamın kalitesi bunlara göre değişmez. Bazen yalnızca fincana odaklanarak, içindeki kahvenin zevkini çıkarmayı unutabiliyoruz