Fatih Sultan Mehmed ve İstanbul’un fethi hakkında çok yazıldı. Ancak yazılanların çoğu fethe giden süreci efsaneler ve mistik olaylarla ele aldığı için Fatih’in stratejik zekası bir türlü öne çıkamadı. Dahası babası ile olan gerilimli ilişkisi, Osmanlı padişahlarının kutsallığına zarar vermemek adına dile bile getirilmedi. Öyle ki, Fatih Sultan Mehmed’in babası II. Murad’a Varna Savaşı öncesinde “Ben padişahsam emrediyorum gelin, yok siz padişahsanız orduya komuta edin” dediği bile iddia edildi.
Ama bu kez Ahmet Ümit’in yani seküler bir yazarın hem de bir polisiye romancının kaleminden okuyoruz Fatih’i. Böylece İstanbul’un fethetinin arka planındaki baba-oğul rekabetini, Çandarlı muhalefetini ve entelektüel kişiliğin önemini görebiliyoruz.
Fatih Sultan Mehmed, sadece Osmanlı’nın değil dünya tarihinin de en önemli imparatorlarından. Yerli yazarların kaleme aldığı tarihî romanlar genellikle yakın tarihi ele aldığı için olsa gerek, Fatih hiç roman kahramanı olarak düşünülmedi. Siz onu nasıl bir roman kahramanı olarak gördünüz?
“Patasana” ile başlayan “Kavim” ile devam eden “Bab-ı Esrar” ile süren ve “İstanbul Hatırası” ile devam eden romanlarımda bu topraklardaki tarihi ve kültürel zenginliği ele aldım. “Sultanı Öldürmek” bu anlamda benim roman anlayışımın bir devamı. Fatih’i seçtim çünkü Osmanlı devletini imparatorluğa dönüştüren ve bu şekilde de tahta oturan kişi odur.
TAHTA ÇIKIŞI BİR MUCİZEDİR
Fatih tahta çıkmadan önceki durum nedir? Osmanlı Devleti, komşuları, uç beyleri, iç ilişkiler vs.
Yıldırım Beyazıd’la büyük Ankara yenilgisi olmuş, Fetret Devri yaşanmış, I. Mehmed bu dönemi bitirmiş ve oğlu II. Murad’la da devlet toparlanmaya başlamıştır. Fakat 1443’te İzladi yenilgisi yaşanır. Ayrıca Anadolu’da uçbeyleri de varlığını sürdürmektedir. Yani Osmanlı henüz merkezi bir devlet, padişah da bölgedeki hükümdar değildir. Uçbeyleri Osmanlı için tehdittir. II. Murad’ın çok sevdiği oğlu şehzade Alaeddin Ali’nin zehirlenmesinde uçbeylerinin parmağı olduğu düşüncesi yaygındır. Bu olay II. Murad’ı o kadar üzer ki tahttan çekilir ve 12 yaşındaki II. Mehmed’i tahta geçirir. Tarih; 1444 yazıdır. Ancak 1444 yılının 10 Kasım’ında Haçlılar harekete geçer. Karamanoğulları Osmanlı’nın müzmin başkaldıranı, “Osmanlı şaşırdı 12 yaşındaki çocuğu tahta geçirdi. Bir ordu kurun” der. Bunun üzerine Varna savaşı olur. Orduya II. Murad komuta eder.
Burada II. Mehmed’in devletin geleceği tehlikeye girdiği için babasına “Ben padişahsam emrediyorum gelin, yok siz padişahsanız görevinizin başına geçin” dediği doğru mudur?
Aksine “Ben savaşırım baba,” der.
II. Mehmed’in tahta çıkışında sadece kardeşleri ile değil babasıyla da mücadele etmek zorunda kaldığını, bunun da onu diğer tüm padişahlardan farklı kıldığını söylüyorsunuz. Hatta İstanbul’u fethedebilmesindeki en büyük motivasyonun bu olduğunu...
II. Mehmed’in tahta çıkması bir mucizedir. Çünkü önünde iki tane dev gibi ağabeyi vardı. İlki Ahmet, o eceli ile ölür. Ama Şehzade Alaeddin Ali’yi babası çok seviyor. Ayrıca savaşlara katılmış, yararlılıklar göstermiş biri o. Annesi soylu bir kadın. Fatih’in annesi ise bir cariye... Mezar taşında bins yazar. Bins kadın köleler, bin erkek köleler için kullanılır. Alaaddin Ali ölünce de bir anda ona taht yolu açılıyor.
II. Murad Varna Savaşı’na komutanlık ediyor ama hemen tahta çıkmıyor...
Edirne’de bile oturmuyor. II. Murad’a dair rivayetler şöyle. Batılılar onu çok seviyor çünkü çok dürüst, cesur ve barışçı biri. Hep övgü ile bahsediyorlar. Dindar olduğunu söyleyen rivayetler var ama yemeye ve içkiye düşkün olduğunu anlatan rivayetler daha çok. Çandarlı Halil Paşa da onu çok seviyor. II. Mehmed ise babasının tam tersi, dünyayı ele geçirmek istiyor. Dik başlı bir çocuk... Ekibi Saruca Paşa ve Zağanos Paşa da öyle; devşirmeler... Çandarlı’ya gelince... O, II. Mehmed’i hiç sevmiyor. Çok güçlü bir baş vezir. O kadar ki Osmanlı Devleti’nin kurallarını onun ailesi kurmuştur. Dedesi Kara Halil Paşa, Orhan Gazi döneminde var. Çandarlı başından beri II. Mehmed’e muhalif, II.Murad’a “Niye tahtı çocuğa bırakıyorsunuz?” diyor. Nitekim II. Murad’ın tekrar tahta çıkması için Buçuk Tepe isyanıyla entrika çeviren de o. Böylece 1446’da II. Mehmed tahtan iner, babası tekrar tahta çıkar.
ÇANDARLI BÜYÜK TEHLİKEYDİ
Tam burada şu soru akla geliyor; “Bu taht değişikliği II. Mehmed’i nasıl etkiliyor?” Zaten romanınızın ana meselesi de bu...
1446’da II. Murad tekrar iktidarı almaya giderken artık sarayda bir padişah vardır, 14 yaşındadır ama padişahtır. Arkasında vezirler vardır. Bir savaş çıkabilir. Zaten Çandarlı da II. Mehmed’i ava gönderir, sorun çıkmasın diye. II. Mehmed için ne zor bir durum. Baban seni tahta çıkarıyor, sonra da indiriyor. Büyük bir hayal kırıklığı ve öfke yaşamış olmalı... Manisa’ya dönerken de hocasına “Babam bize ne iş yaptı hocam?” diyor. Ama iktidarda olduğu bu iki yıllık süreç II. Mehmed’e çok şey öğretmiş olmalı; devlet yönetimi ve saray entrikaları başta olmak üzere... Mesela Manisa’da gittiğinde kendi adına para bastırıyor. Bu çok önemli. Para basımı iktidarın simgesidir. Açıkça babasına meydan okuyor. Bence II. Mehmed’in Fatih Sultan Mehmed oluşu iki yıllık süreçte başladı.
Yani ne yapıp edip babasını geçmek zorundaydı. Aksi halde padişahlığı meşru olamayacak ya da saygı uyandıramayacaktı. “Bu da Konstantinopolis’in fethindeki en büyük motivasyonu oldu” diyorsunuz?
II. Mehmed İstanbul’u almak zorundaydı. Şayet 29 Mayıs günü Kostantiniyye’yi fethetmeseydi, hayatta bile kalamazdı. Çünkü Çandarlı Halil Paşa Bizanslılar’ın elinde bulunan Orhan’ı tahta çıkarır, II. Mehmed’i de öldürtürdü.
Peki neden Konstantinopolis? Koşullar bu kadar acımasızken II. Mehmed, ilk etapta canını kurtarmak için daha garanti bir zafer hedefleyemez miydi?
Aşağıda uç beyleri, Batı’da Konstantinopolis. Fethedecek başka bir yer yoktu ki! Ayrıca Kur’anda, Bakara suresi “Doğu da Batı da Allah’ındır” der. Burayı alırsa Doğu’nun da Batı’nın da imparatoru olacaktı ki o zamana dek Doğu ve Batı, Üsküdar ve Sarayburnu’yla sınırlıydı. Konstantinopolis’in fethi ile Doğu ve Batı’nın sınırları da değişecekti. II. Mehmed sürekli önceki Doğu ve Batı imparatoru Büyük İskender’i, Sezarı, Pompei’yi okuyor. Beş dil biliyor. Vezirleri devşirme... Kendisi mühendis. Fetihteki topların çizimlerini yapıyor. Batı ve Doğu eğitimi alıyor. Tahta çıktığında Bellini’ye Batı tarzında portresini yaptırıyor. Ve büyük bir stratejist.
Satranç oynuyor mu?
Muhakkak çünkü Konstantinopolis’in fethini adeta bir satranç oyunu gibi kurguluyor. Bir kere çok sabırlı. 1451’de 19 yaşında ikinci kez tahta çıktığında, hemen (1452 Mart) Boğazkesen’in (Rumeli Hisarı) yapımını başlatıyor, Bizans’a Karadeniz’den gelebilecek yardımları önlemek için. Yani öncekiler gibi birden saldırmıyor. Sonra top yapımına başlıyor. Çünkü ikinci en büyük engel surlar. Top ustası Urban’ı buluyor, onunla bizzat çalışıyor. Hatta Urban ona “ben topu yaparım ama o mesafeye atar mı, bilemem” diyor. O da “Sen yap, hallederiz” diyor ve günlerce menzil üzerinde çalışıyor.
Gemilerin karadan geçmesi nasıl oluyor?
Tahminime göre, Boğazkesen’i yapan kişiye Kasımpaşa’nın arkalarında bir de tersane kurdurdu. Çünkü daha önce Büyük İskender’in de gemilerini karadan yürüttüğünü biliyoruz. Zira Boğazkesen de daha önce Persler’in geçtiği bir yer. Fatih tarihi, bilimi, sanatı seven biri. Avnî mahlasıyla şiirler yazıyor. Elinde kılıç sallayan boş biri değil. Stratejist. 20 Nisan’da Osmanlı büyük bir deniz yenilgisine uğruyor. 250’ye yakın gemimiz Yedikule’den Sarayburnu’na geliyor. Ama İtalya 3 gemi gönderiyor. Ve o 3 gemi bizim gemilerimizi döve döve geçiyor. II. Mehmed Kaptan-ı Derya Baltaoğlu’nu görevden alıyor. İşte bu yenilgiden iki gün sonra 22 Nisan’da gemileri Haliç’e sokuyor. Aslında 5 Nisan’da başlayan kuşatmada 26 Mayıs’a kadar büyük bir başarısı da yok. Çandarlı cesaretlenip “Bırakıp gidelim” diyebiliyor. O zaman Zağanos Paşa çok güzel bir konuşma yapıyor ve 3 gün sonra 29 Mayıs’ta da büyük saldırı oluyor.
Bu saldırının özelliği ne?
II. Mehmed, orduyu üçe ayırıyor. Gece saat 1’de önce ganimet için savaşa gelmiş, başı bozukları sürüyor. Bu 10 bin kişi 2 saat saldırıyor. Onları çekip Anadolu ordusunu gönderiyor. 2,5 saat de onlar saldırıyor. Yani Bizans tam 4,5 saat kılıç sallıyor. Sonra onları çekip profesyonel askerleri, Yeniçeri’yi gönderiyor.
Böylece Konstantinopolis İstanbul, II. Mehmet Fatih Sultan Mehmet, Osmanlı Devleti de imparatorluk oluyor? Peki fetihten hemen sonra neler yapıyor?
II. Murad’ın aksine Fatih iktidarı vezirleriyle paylaşmıyor. Zağanos Paşa ve destekçilerini önce iş başına getiriyor, sonra sepetliyor. “Tek hakim benim” diyor.
Akşemsettin?
Fatih, Batıni dinlere, ezoterizme yakın biri... Akşemsettin derviş, sufi. Fatih onun tavsiyelerini dinliyor. Ama işi bittiğinde o da bitiyor. İstanbul’un fethinde “İşte Allah’ın izni, bizim dualarımız” dediklerinde “Mollalar, kılıcımın da hakkını verin” diyor. Hani çok sabırlı demiştim ya, Çandarlı Halil onun muhalifi olmasına rağmen iktidara çıktığında bile kılına dokunmuyor. Bekliyor, ne zamana kadar? Fetih sabahına... Fethin hemen ertesi günü Çandarlı’yı tutuklatıyor ve 40 gün işkenceden sonra öldürtüyor. Sonra da merkezi yapı ortaya çıkıyor. Seferleri hiç durmuyor; Batı’ya, Doğu’ya. Ölümünden önceki durum şöyle: İtalya’da Otranto’ya girmişiz Ahmet Gedik Paşa orada bekliyor. Ölmese 1-2 yıl içinde Almanya’ya yürüyecekti.
Ayasofya’yı koruması...
Fatih entelektüel kişilik. Öte yandan her türlü kararı alabilecek biri... Kostantiniyye alındığında 3 gün yağma hakkı veriyor. Bu normal, hep verilir. Ama 1,5 gün sonra bunu durduruyor. “Niye yaptık” diyor. Güzel olana hayranlığı var.
Papa’nın ona Roma İmparatorluğu’nu teklif ettiği doğru mu?
Doğru. “Hıristiyanlığı kabul edersen Batı Roma senin”, diyorlar. Mektubun örnekleri var ama Fatih’in eline geçip geçmediğini bilmiyoruz. Papa bu mektubu yazdı. Çünkü şaka değil Fatih çizmeye kadar çıkmıştı. Batı o kadar korkuyor ki öldüğünde üç gün çanlar çalıyor. “Büyük Kartal öldü” diye.
Babası II. Murad, II. Mehmed’in yanına gömülmesini bile istemedi
Romanda II. Mehmed’in babası II. Murad’ı öldürüp öldürmediğine ilişkin rivayetler önemli bir yer tutuyor. Sizce?
II. Murad 47 yaşındayken birden bir tarafında inme iniyor ve kısa süre sonra da ölüyor. Zehirlendiğini söyleyenler var ama hiçbir kanıt yok. Söylenen tek şey; “bir yanı üzerine yıkıldı ve 3-4 gün yattı, sonra öldü.” Bu mümkün çünkü Osmanlı padişahlarının çoğunda gut hastalığı vardır, et ağırlıklı beslendikleri için.
Peki ya abisi Alaeddin’in ölümü... Onun zehirlenerek ölmesinde bir etkisi var mı?
Alaeddin Ali düpedüz öldürülür, bu kesin. Dahası iki çocuğu da... Soyu kurutulur. Bunu Fatih’in yapması mümkün değil çünkü henüz 12 yaşında.
Onu destekleyenler, vezirleri yapmış olamaz mı?
Böyle bir görüş var çünkü bu şekilde Fatih’e imkansız olan taht yolu açılmış olur. Alaeddin’i öldüren kişi yakalanır ama azmettiren bir türlü öğrenilemez. Bu işte en çok uçbeylerinin parmağı olduğu düşünülür. Amaç Alaeddin’in soyunu mu kurutmaktır yoksa II. Murad’a çok kızdıkları için mi bunu yapmışlardır belli değil. Ama sonuç II. Mehmet’e yarar.
II. Murad Alaeddin Ali’ye duyduğu sevgiyi II. Mehmet’e duymuyor...
O kadar ki, 1446’da tekrar tahta çıkarken bir vasiyetname hazırlatıyor. Diyor ki, “Ölürsem cesedimi Bursa’da bugün Muradiye Külliyesi olan yere, oğlum Alaeddin Ali’nin yanına gömün, üzeri açık olsun ve katıma ailemden başka kimseyi koymayalar.” II. Murad’ın ailesinden bir kişi var, o da II.Mehmed! O kadar sevmiyor yani!
Fatih öldürüldü mü? Mezarı açılıp saç teli alınırsa yanıtı öğreniriz
Gelelim romanın değindiği bam teli soruya: Fatih Sultan Mehmed zehirlendi mi?
Fatih’te nikris hastalığı var. Bir seferini gut hastalığı azdığı ve acı verdiği için iptal ediyor. Sağlığına önem veren bir kişilik. Son seferine çıktığında ise sağlıklı... Üsküdar’a kadar gidiyor, bugün Çayırova denilen yerde birden vücuduna ağrılar saplanıyor ve nikris ile ilgisi olmayan bir bağırsak tıkanması sonucu ölüyor. İki hekimi var; Lari Acem ve Yakop Paşa. Önce Lari müdahale ediyor, Yakop Paşa geldiğinde ise “Bitmiş bu iş” diyor. Aşık Paşazade’nin şiiri var Fatih’in ağzından; “hekimler niye kıydı bana” diyor şiir; “bana verdiler şarap.” Fatih muhtemelen öldürüldü, bunu anlamak da kolay. Naaşı çıkarılır, saç teli ya da tırnağından bir toksikoloji incelemesi yapılır ve sonuç bulunur. Çünkü cesedin mumyalandığı söyleniyor, korunmuş olma ihtimali yüksek. Abdi İpekçi de 1964’te, Müze Müdürü Elif Naci ile bunu bir radyo programında gündeme getirmiştir. Ama kimin öldürdüğünü asla bilemeyiz.
Peki 49 yaşında ölmese ya da öldürülmeseydi ne olurdu?
Muhtemelen Avrupa’nın önemli bir bölümü Osmanlıca konuşurdu.
merhabalar sitenizi çok beğendim verdiğiniz güzel ve faydalı bilgiler için teşekkür ederim.aydınlatıcı bilgilirinizi bekliyorum. artık takipteyim.
YanıtlaSil